31 Ocak 2012 Salı
Menopozda Beslenme
bir esma ölür, yerine başka esma gelir ama gülnihal bir tane, sümbül ağa'nın da biriciği, daha bu dizi onların ilişkisini irdeleyecek falan, öldürmezler Menopozda Beslenme gülnihal'i, kıymazlar. 1-2 bölüme sezon finali yapacak dizidir yanılmıyorsam. bu da demek ki viktorya ve leo sonunda bir şekilde şutlanacak (leo'dan eminim de viktorya bir umut...); gülşah ya ilk yeni bölümde ya sonrakinde ama illa ki yakında yakalanacak; bu son yaptığı mahidevran'ın da başını yakıp, onun (ve dolayısıyla mustafa'nın) saraydan sürülmesine sebep olacak.... mahidevran'ın sürülüp, Menopozda Beslenme hürrem'e nikah kıyılması ile sezon finali yaparlar. son sahne haseki hürrem sultan'ın "buralar benden sorulur artık", valide sultan'ın ise somurtuk bir şekilde "bunlar da mu başımıza gelecekti, haremde aşk olmaz, gök kubbe üstümüze çökecek" bakışları eşliğinde bir yansa "bu kadın başıma feci bela olacak, hata yaptım zamanında kurtararak" diye dalgın dalgın düşüncelere dalmış bir ibrahim diğer yanda "çok aşığım, hürrem'in vazgeçilmeziyim, ayrıca ben ne dersem o olur ha hayt!" diye göğüs dışarı, Menopozda Beslenme burun kalkık, mutluluktan ve zekten dört köşe sırıtan bir adet muhteşem süleyman verir bize...
haremdeki cariyelerin hepsi mi ahlaksız, Menopozda Beslenme arsız olur? bunların hiç mi biri eğitim almamış, hiç mi meziyetleri yok? bütün cariyeler ya birbirlerinin dedikodusunu yapıyorlar ya taklitlerini ya da kavga ediyorlar.
kadınları bu kadar çirkef göstermelerinin anlamını Menopozda Beslenme arıyorum, bulmuş değilim.
yok padişahın yanında başını eğeceksin, eteğini öpeceksin ayrıca eğitime gideceksin, yazı yazacaksın. ee bunlar hiç mi bir şey öğrenmemiş?
padişah olsam hiçbirinin yüzüne bakmam!
Kırışıklık Maskesi
elinde kanlı bıçakla sarayın içinde kaçan bir katilin doğru kişiyi öldürme olasılığı nedir sözlük söyle bana ? çatlatalım demişsiniz ama olmamış. süleymanın uçkuru bölüm düğümlendi ama hürrem canını ortaya koydu bi dahakine ne koyacak bakalım. mustafa ergenliğe girdi hayırlı olsun liseli kıvamında Kırışıklık Maskesi hareketler beklenebilir artık kendisinden bence iboyla dalaşmayı bırak hareme bak ortalık karı kız dolu bu koca sözlükte senin kadar şanslı bir ergenlik geçiren varsa beri gelsin. ibo sende çok tırsakmışsın hacı hani kuldun kurbandın yatamaz oldun lan,tribe girdin hemen :) eyyy zavalli daha senin başına neler gelecek !
not:süleman bu notum sana kalbini dinleycem ayağına gene yaptın ya bişiler neyse karın diye büyütmüyorum ama ağır sapıksın olum öncede belirttim tedavin şart, halit abi senaristlere para Kırışıklık Maskesi filan vermiyon dimi la :)
mahidevran uzun zamandır ilk defa kahverengi tonlarından farklı renklerde giyinip bizi mest etti derken, hürrem sultan odaya girdi,muhteşem yeşil kıyafeti yana attığı saçlarıyla Kırışıklık Maskesi mahidevranı falan unutturdu! hürrem sultana değişik saç modelleri çok yakışıyor,daha bir güzelleşiyor. bir kere yapılan dağınık örgülü bir model vardı.favorim o saç modeli!!! her bölüm böyle değişiklikler yapsalar keşke şu kadına...ayrıca kafama taktığım bir konuda,laleli kolyeyi ağbisi taktığında hatice sultan ömrüm boyunca çıkarmayacağım gibisinde bir laf etmişti Kırışıklık Maskesi ama bir daha taktığını görmedik!neyse...
birde gülşah bence mehmeti öldürmüş olabilir.yalnız hürremin odasına giderken elinde bıçak göstere göstere gitti,salak sakla bir tarafında odaya girince çıkar!iyi yakalanmadın!
Muzun Faydaları
sondan başlıyorum... şu saatten sonra sülüman sıkıysa başkasıyla halvete girsin diyorum. ki muhtemelen giremeyecek... çünkü şu saatten sonra halvete girmek başkasıyla (g)üven Muzun Faydaları (ö)zveri ve (t)ecrübe ister... benden söylemesi. yalnız şu hürrem kadar her şeyi göze alan bir kadın olamadım ya yanarım yanarım ona yanarım. kendi başıma gelse burnum düşse yerden almam Muzun Faydaları adama da gidip bunu demem (sanki biraz mahidevran gibi miyim ne tövbe tövbe) demezdim sanırım...
o muhabbet kuşlarını da serbest bırakması ayrı bir Muzun Faydaları manidardı... bu arada bu sülüman yakında halvetten halvete koymaktan sürmenaj olabilir..
neyse şu beyhan sultan'a değinmeden edemeyeceğim. Muzun Faydaları kadın ne beddua ettiyse artık kocasının kellesini alan eniştesi de yıllar sonra aynı sonu yaşayacak. çıldırma anı da gayet gerçekçiydi. kadın haklı bir de utanmadan burada kal diyorlar ne demesini bekliyorlar iyi tamam ne olacak çocukları da getireyim mi? yalnız nasıl bir acıdır içim titredi...
Mango Elbise Modelleri
efendim geçen hafta izleyememiş daha doğrusu bu leo&hürrem davasının sündürüleceğini düşünerek ya sinirlerim oynamasın diyerek bir hafta ara verdiğim diziciğimi bugün itibariyle yeniden izlemeye başlamış bulunuyorum. ne yalan söyleyeyim eğer fragmanlarda nigar kalfanın ibrahim'le olan sahnesi olmasa yine bakmak için biraz düşüneceğim bir durumdaydım.
ancak önceki entrymde de dediğim gibi yahu bu Mango Elbise Modelleri nigar'la ibrahim nasıl güzel bir çift gibi görünüyorlar. ya da ben hatice&ibrahim ağlaşmalarından, bayıklıklarından baygınlık geçirirken aksiyon nedeniyle neden olmasın dedim. nigar rüya falan görüyor ama bence olmuş da olabilir. bir de şu var sözlükte o sahne için o kadar söylendi öpüşseler ne güzel olur diye birden izlerken sözlüğe mi selam çaktılar Mango Elbise Modelleri dedim... neden olmasın?
bu arada ibrahim paşa'da da ne hırs varmış adamın kelleyi giriş kapısına astırmış... tamam giriş kapısı sanki biraz saçma oldu ama neyse şehrin giriş kapısı siz anladınız onu... resmen Mango Elbise Modelleri adamla kıytırık didişmelerini düşünüp düşünüp adamın kelleye bakarak zevke geldi. ibo sen de az sayko değilsin kabul et...
ibrahim'e denizin ortasında o mektup nasıl geldi bilmiyorum artık bunlara takılmaktan vaz geçtim ama allahınızı severseniz cast yaparken bu padişahın çocuklarını bilerek mi tipsiz yaptınız? Mango Elbise Modelleri yani mustafa hadi başından beri kötü bir seçimdi ama bunu mehmet ile telafi etmiştiniz. şimdi kalkıp da mehmet'i yani çocuğun ailesi kusura bakmasın ki bence tüm çocuklar güzeldir ama birden bire avni tipinde bir çocukla karşılaşınca bir şaşırdım kafam karıştı. mihrimah iyi gidiyor gerçi güzelce bir kız bulmuşlar... umarım onu da büyüyünce çirkinleştirmezler...
Bayan Çizme Modelleri
ali kemal meram'ın padişah anaları isimli tuhaf kitabından muhteşem yüzyıl ile ilgili alıntılar. erotik hikaye tadında yazılan kitap oldukça ilginç. iki satır hikaye, beş sayfa küfür şeklinde kaleme alınmış çarpıcı bir kitap:
…babası yavuz selim’in (mehd-i ulya) deyimiyle yüceltip hafsa adını takmış olduğu tutsak leh yahudisi helga’dan doğan 1. süleyman veliahtlık yıllarını geçirdiği manisa’dayken konağını dolduran yüzü aşkın yabancı soylu kız ve oğlanlar arasından, en çok polonyalı anna ile düşüp kalkmıştı.
anna’nın gebe kaldığını öğrenen süleyman, Bayan Çizme Modelleri o’na evreni ışıtan ay anlamına gelen mahidevran adını koydu. …mahidevran’dan doğan çocuğuna da mustafa adını koydu.
bu sırada veliaht süleyman’ın bir gözdesi daha vardı. Bayan Çizme Modelleri manisa’da, bir kadının parayla satın aldığı pargalı bir rum köleydi bu. henüz 15-16 yaşlarında güzel yüzlü bir delikanlıydı. manisalı dul kadının konağında o’nun gayet güzel keman çaldığını, bir gece kulağıyla duyarak öğrenmişti. bir tesadüfle güzelliğini de yakından gördükten sonra daha fazla dayanamamış, dul kadına torba dolusu altın verip, pargalı rum delikanlısını satın alarak konağına yerleştirmişti.
gün ve gecelerinin çoğunu, bir yandan mahidevran takma adlı anna, Bayan Çizme Modelleri öte yandan pargalı rum köle ibrahim ile geçiriyordu. ikisi de gözdesiydi, ikisine de doyamıyordu bir türlü.
bu sıralarda, veliaht süleyman’ın konağına tutsak bir cariye daha sattılar. ele avuca sığmaz, söz dinlemez, asi ruhlu bir kızdı bu. konağı birbirine kattı. en sonunda haremin kethüdası kadın ve haremağası zenci köle süleyman’ın huzuruna çıkıp dert yanar. kapı dışarı edilmesini isterler.
süleyman kızı merak edip huzuruna istetir. bir kucak, başak sarısı Bayan Çizme Modelleri bayasaçları vardı karşısında dikine durup yüzüne bakan kızın. koyu lacivert gözleri, duru beyaz yüzüne esrarlı bir anlam veriyordu. ince uzun yapılıydı. yürüyüşünde bir başkalı, baş döndürücü bir hava vardı. göğüsleri dolgun ve diriydi, kalçaları yuvarlaktı. ipek giysileri, vücudunun yuvarlak bölümlerini taşırırcasına göz önüne sermişti. henüz 17 yaşında olmalıydı.
süleyman, haremini dolduran yüzü aşkın cariye arasında böyle bir afeti devran görmemiş olduğunu itiraf eder. kızla yalnız kalmak ister…
mavi jeans modelleri
ibrahim ve hatice.. canım inanır mısınız, evlenirseniz bu çin işkencesi biter, birbirinize normal adam ve kadınlar gibi "al portakal soydum", "haa saol, bu gece erken yatıcam ben iş çok yoğundu" filan dersiniz sandım, ne kadar umutluydum bunlar halvet olunca beyaz dizi gibi konuşmayı bırakırlar diye.. mavi jeans modelleri ama noldu, daha da beter oldunuz!
ibo o masa seni çok bozdu lan, çakmaktaşlar'ın bir bölümünde başına taş düşüp çok kibar ve centilmen frederic'e dönüşen fred çakmaktaş gibi oldun iyice asdfghjksdf. geçen bölüm bütün yüzüklerini takıp takıştırıp gerdeğe bedesten gibi girdiğini zaten unutamıyorum, lütfen daha da beterleşme ibrahim, inanır mısın yakında eve kadın mavi jeans modelleri çağırıp hatice'ye bale dersi aldırmaya kalkışmandan korkuyorum "doğumdan sonra fazla kilolarınızı da atarsınız sultanım oh oh.. nefes al hühh hühh çokgzeeeel" diyerek.
allaşkına biraz sülü ve hürrem'e bakıp da ibret alın, mavi jeans modelleri kadın maşallah yavru fil gibi yerken aniden boğazına takılıyor, adam da "helal helal" diye sırtına vuruyor gülerek, aynısı sizde olsa ne olurdu düşünmek bile istemiyorum:
- "öhö öhö öhö.."
+ "ne oldu hatice sultanım, boğazınıza mı takıldı benim kandilimin ışığında yanan kırmızı orman meyveleri ve tarçın kokulu mumum?"
- "evet ibrahim, bugün yediğim 2. öğünüm olan 1 adet kuru üzüm boğazıma takıld.. öhü öhö öh.."
+ "hay allah, aşkımıza hürmeten yanınızda geğirmediğim gibi, bir mavi jeans modelleri iznik çinisi kadar nazik sırtınıza da vuramıyorum aşkımıza, aşkımız.. ana kadın boğuldu laaaaan. ühüh, sizi hep kalbimin duvarları iran halıları ile kaplı köşesinde saklayacağım hatice, rip."
Doğrucan Mobilya İzmir
son bölümlerde, pargalı ibrahim'in iyiden iyiye, kimlik karmaşası yaşadığına tanık oluyoruz. alt kimlik-üst kimlik; sonra bilinçaltı falan hepsi şuan çorba gibi ibo'da. adam, yıllar sonra parga'ya gitti, geldi; o konuşmayı-şiveyi bir düzeltemedi, bi çıkamadı etkisinden.
sanki beynin sağ tarafı başka, sol tarafı başka dilde konuşmak için kasıyor; o da saçmalıyor gibi. hala neden böyle konustuğunu çözemedim ben. zaten dikkat ettim de, mesela kanuni Doğrucan Mobilya İzmir ile normal konuşurken; matrakçıyla veya sümbül ile böyle şiveli konuşuyor. adam gerçek bir politik. ama acil tarafından, osmanlı beyfendisi modunu açmalı bence. ya da biri, ibo'ya , artık parga'da olmadığını hatırlatsın.
ayrıca, hatice sultancık ve pargalı ibo'nun evliliklerinin osmanlı jet sosyetesine ilan edlidiği gün, hatice sultanın giydiği kıyafetten; kafasına taktığı o inci taca Doğrucan Mobilya İzmir kadar her şeyine ba-yıl-dım, bayıldım. zaten, hatice sultan'nın o taçların her birinin hastasıyım; bir an önce piyasaya çıksınlar diye de dualar ediyorum. amin.
süleyman'ın dibinde, hareminde bir katil dolaşıyor, ama kimsenin umrunda değil. hürrem dışında kimse tehlikenin farkında değil. "kim olduğunu bilmiyoruz" diyip çıkıyorlar işin içinden.
sadece 5 dakika önce izlenen sahneyi Doğrucan Mobilya İzmir flashback olarak vermek de ilginç bir süre geçirme taktiği olmuş.
süleyman o sarayı vermese, ben ibo'nun nerelerde nasıl ev baktığını çok merak ediyordum. daha çocuk olmadığı için 2+1 tutarlardı, merkezi bir yerde. o zaman araba da yok, saraya gel, eve dön her gün 5-6 saat falan yola giderdi heralde.
ahmet paşa (dünyayı ele geçirmeye çalışan sinirli Doğrucan Mobilya İzmir arkadaş, ex vezir) önceki hayatında fatih sultan mehmet'ti heralde. o ne burun, o ne alın.
bu valide sultan, sultandan çok kraliçe gibi giyiniyordu. en son hatice'nin sarayı gezmeye gittiklerinde cadı sila olmuş.
süleyman'ın başına bir iş geldiğini, ama buna rağmen hayatta olduğunu, başka bir zamanbaşkasını koynuna aldığını, eski sevgilisinin geldiğini, herhangi bir kötü olay olduğunu falan hissedebilen hürrem sanki bir heroes karakteri gibi.
Bellona Oturma Grubu Modelleri
reklamlarıyla gizli ve açık olmak üzere beni daraltan dizidir an itibariyle... hayır korkuyorum yakında daye ile valide otururken valide'den şu repliği duyacağız: 'daye, şu cola'nın diet'ini çıkarttılar da ne iyi oldu. bak kiloma da dikkat etmem lazım...' allahtan cola'nın keşfine daha çok var...
neyse efendim reklam arası dizi bölümümüzde... Bellona Oturma Grubu Modelleri ben en çok mimiklere taktım... hatice'ye mahidevranın gülfemi niye çağırmış ola ki padişah kıvamındaki cümlesinde hatice sana ne ulan bakışıyla, valide sultan da hürrem'in masum olduğunu anlatan daye'yi dinleyişiyle beni benden aldı. süklüm ağa'nın kapıda gülnihal'i kesişini de görmedim sanmayın...
sülüman kendine geldi adam kuruyup gidecek diye Bellona Oturma Grubu Modelleri korkarken meğerse adam hürrem'i bekliyormuş... valide iyice olayı hamamda oğluna kız beğenen anne kıvamına soktu. hayır her önüne geleni adamın yatağına sokuyor sonra da sarayda huzur istiyor.
hürrem bu bölüm ile resmen yeniden doğdu, onun ışığı Bellona Oturma Grubu Modelleri olmadan hakkaten çekilmiyordu. ancak gördük ki ibrahim hızlı bir şekilde yükseldiği gibi muhtemelen benzer şekilde de aşağıya inecek. yazık olacak okan yalabık'a ama ibrahim olarak bildiğin kaşınıyor...
yalnız hürrem bir konuda haklı oluum sarayda hem de haremin Bellona Oturma Grubu Modelleri göbeğinde bir katil var ama millet biri gümüşleri yürütmüş gibi davranıyor. saçmalamayın arkadaşım bu kadınların hepsinin sultanın koynuna girme olasılığı var ki nitekim katil girmek üzere bile...
boy aynaları
14. bölüm fragmanıyla beni haklı çıkartmış dizi. hürremciğimi sürmüştür pis sülüman... benim anlamadığım tarihte hürremciğimi dövdüğü için manisa sarayı'na boy aynaları postalanan mahidevran zillisi bu dizide neden sürülmemiştir? süleyman'ın adaleti nerede?
her şeyi geçtim tarihte harem yangını olarak bilinen - bu dizide yer almamakla birlikte harem süleymanın iktidarının ilk zamanlarında eski saray'daydı yamulmuyorsam - yangın hürrem boy aynaları tarafından bence bu nedenle çıkacaktır. hürrem bu, o kadar kolay eski saray'da hanım hanım oturmaz. ben size söyleyeyim sevgili sözlükçüler bu hürrem eski saray'ı yakar...
gelelim hürremciğimin eski yavuklusuna, adam hakkaten taşmış... ama şu var 'ecdadımız durup durup sevişmez' zihniyeti güden halkımız, hürrem ile olası bir eski sevgilisinin aşkının boy aynaları canlanmasıyla sanırım show tv'yi yakar o nedenle o kısımlar soft geçilip, hürrem ile sülo'ya yeni bir halvet yarataıp selim'i de süleyman'ın oğlu olarak işleyeceklerdir...
ayrıca son bir sözüm de pargalı ibrahim paşa'ya; okan yalabık oynadığı için bana sevimli görünen bu karakter cahit ülkü'nün kitabında pek bir enteresan çizilmiş. zira okan yalabık'ı düşünüp pargalıyı öyle okuyunca bende kavram kargaşası yaratıyor. bir de kitapta 10 sayfada bir pargalının isal olmasına gönderme boy aynaları yapılınca 'laann yoksa' cümlesi insanın ağzından ister istemez dökülüyor. bir de aynı kitapta pargalı'nın padişahın ayaklarını yıkayıp ab-ı hayat diyerek o suyu içmesi var ki (cahit ülkü, pargalı ibrahim paşa, syf.160) olay okan ve halit olarak düşünüldüğünde hayal gücümü oldukça kaşındırıyor... bir de pargalı hatice'yi aldığında hatice'nin pargalıyı ilk zamanlar yanına yanaştırmaması hadisesi var ki saltanat soyundan gelen kadınlar aldıkları adamlara yaklaş demedikçe o iş olmuyormuş... anlamadım ki zavallı hatice ağlamaktan pargalı'ya kavuşunca şoka mı girecek...
Taç Uyku Setleri
ferhat paşa hakkındaki söylentileri tebdil olarak ve csi edasıyla araştıran devlet-i âliyye-i osmaniyye'nin pâdişahı, adaletiyle maruf sultan süleyman hân'a, iş çocuklarının annesine ve daha ciddi bir suçlamaya gelince masumiyet karinesini yerle bir ettirdi. ya tarihte esaslı bir sorun var, ya da senaryoda, bu bir.
kadın dediğin, hele de saray terbiyesi Taç Uyku Setleri almışsa değil padişah, allame-i cihan olsa erkeğin kapısında yatmaz, cinsellik konusunda adama yalvarıp da kendini bu kadar düşürmez, bu da iki.
bu durumları hiç sevmedim sütoğlan. verdim eksini.
bir de katil damgasi yemedigi Taç Uyku Setleri kalmisti kadinin... hurrem'e sempati uyandirmak icin yapiyorlar herhalde. ama artik yeter sayin senarist. hayatimda gordugum en dandik dizi senaryosu olma adayi bu yazdiginiz musibet sey. bir kere o victoria midir, nedir.. resmen elini kolunu sallaya sallaya hareme girdi, ortaligi karistiriyor, Taç Uyku Setleri bu kadar mi suursuzdu bu haremin kolcusu, agasi, beyi, neyse.. yok efendim, mahi suleyman'a dusta (!) eslik eder, pargali mektup yazar kacar, hurrem adam katleder, bunlar ne be?
bir kere birak adam oldurme suphelisi olmayi, hurrem sultan boyle cazgir, terbiyesiz falan filan degil, gulusleriyle ve sen sakrak dogasiyla hatirlanan, gayet Taç Uyku Setleri de merhametli ve hayirsever*; ayrica da oldukca zeki, ilim irfan sahibi bir kadinmis. cok guzel degilmis belki ama iste bir cesit anne boleyn benzerligi oluyor bu acidan da.
son olarak kanuni icin de tek bir sey soylenebilir: rodos'tan dondugunden beri iktidarsizliktan muzdarip. baska bir aciklamasi olamaz. hurrem'e "cekil", mahi'ye "cekil", sarayda kadindan kizdan bol bir sey yok ama aylardir adamda tik gormuyoruz.
not: en cok asik adam kanuni serilerime devam edemedigime yaniyorum. planim her hafta buraya suleyman'in hurrem'e ettigi alengirli laflari yazmakti ama hunkarim oyle bir tribe bagladi ki artik yuzunu bile gostermiyor kadincagiza, aferin aferin, devam et boyle sen.
Mesane Nedir
(inanır mısınız gönül dostları, kariyer insanı olduğumdan beri tv karşısında uyuyup kalıyorum, carolin'e küfretmekten bile randıman alamaz oldum, tüm organizmam dizi yorumu yapmayı ölesiye özlüyor, yerli dizisiz adeta nefesim kesiliyor. fakat.. o eski halimden eser yok şimdi/ öldürük biçimde Mesane Nedir yorgunum şimdi/ çaldırın kapatın beni uyurum şimdi/ plaza insanı oldum dostlarım, ceo oldum aartıık)
kutupta yaz gibi özlediğim dizi muhteşem yüzyıl için basın açıklaması:
sevgili hürrem. bugüne kadar gizli kapaklı, Mesane Nedir antin kuntin, incik cincik, alt-üst metinsel ve subliminal bir şekilde seni destekledim. biliyorsun ki toplumumuz kayınvalidesinin gününde hizmet için kendini paralayan gelin tipli insanlara bayılır ve ayılır, her türk kadını 40-50 yaş arası adeta pokemon misali evrim geçirerek birer öğretmen kız avcısına dönüşür, öğretmen kızdan gecenin 3'ünde haber gelse varis çoraplarıyla koşarlar. takdir edersin ki böyle bir ortamda benim meydanlara çıkıp "asdfgdfgh mahidevran'ı sevenler şebnem kısaparmak şov izliyolar kesin" Mesane Nedir demem mümkün değildi.. ellerinde "hepimiz mağduruz, ağlağız ve çok iyi mercimekli köfte yaparız", "ben insanlığın iyiliği için zehirledim :((", "rusya ile sınırlar kapatılsın nataşa go home" yazılı pankartlar olan grupların sabah sabah seda sayan çıkışı evimin önünde birikmelerinden korktum..
fakat artık açıklamanın zamanı geldi: arkandanım. seni şu 4'lüye yem ettirmeeeeem:
* bütün gün yağlaya yağlaya kendisi kayseri yağlamasına Mesane Nedir çevirecek ebleh bir gelin arayan o validetox.
* halvetsizlikten çıldırmış, bülent kayabaş'a dönmüş, sen azarlandıkça multiple orgasmlar yaşayan manyak daye.
* lahana çorbası dieti yapmaktan 2 gram aklını ve memelerini yitirmiş azgın mahi.
* ve en az bir kutu ton balığı kadar manalı bakan, hatır için duşta kendini elleten sülüman.
siz dördünüz, ayağınızı denk alın, imkanlarımı seferber eder sizi yolum yolum yollarım. hiştt sülü, özellikle sen, senin otağ kurduğun davutpaşa'ya ben metrobüsle gidiyorum, yerinde olsam benden çok korkardım
Salatalığın Faydaları
kısa zamanda müdahale edilmediği takdirde pembe diziye dönüşme olasılığı yüksek olan yapımdır. ayrıca şeker ağa'ya ne yaptınız kardeşim, tez açıklayın.
şimdi bu sultan süleyman ne ayak ben hâlâ anlamadım. birader sen kimlik çatışması mı yaşıyorsun, kendini keşfetmeye mi çalışıyorsun, yoksa bildiğin manyak Salatalığın Faydaları mısın? başlarda hürrem için ölüyordun, onsuz bir gece geçiremeyip mahidevran'a tiksindirici, aşağılayıcı bakışlar fırlatıyordun. şimdi ne oldu da işler tersine döndü? mahidevran'a gülücükler, gece onun odasında kalmalar, hürrem'e soğuk davranmalar...
ey hatice, sana da bir çift sözüm var. kızım, bu dizinin hiç şüphesiz en en psikopat, en mazohist karakteri sensin. haremi basıp efelenmen değil böyle düşünmemin sebebi. daha bu mehmet Salatalığın Faydaları çelebi denen iyi aile çocuğu yokken ortada, sana sormadı mı validen ve ağabeyin "gönlünde kimse yok mu, güzel haticem?" diye? sordu mu sormadı mı? ben senin yerine cevap vereyim: sordu. sen de mal mal dudağını büküp "en iyisini Salatalığın Faydaları siz bilirsiniz" tavırlarına yatmadın mı? şimdi de çıkmış "ben ne kadersizmişim ühü ühüüü" sızlanmalarına başladın. müstehaktır sana. ha, hâlâ seninle ibrahim arasında bir şey olduğunu anlamayan validene ve padişah olan ağabeyine değil, senaristlere kızıyorum. çünkü bu zekayla ne padişah ne de padişah karısı olunabilir.
valide sultan, sana ne oluyor be hatun? ne o öyle "halvetine almazsan seni evlatlıktan reddederim" tripleri. yakışıyor mu sana? sırf senaristler saçmala diyor diye ezdirme kendini, o karizmatik ve tarafsız tavırlarından vazgeçme, arkandayız.
şimdi bu harem'dekilerin, ibraım'ın, mahidevran'ın Salatalığın Faydaları falan tavrını gördükçe hürrem'in sonradan yapacakları için "az bile yapmış" diyorum. hayır, biz üç beş gramlık tarih bilgimizle ibrahim'i harcayan, mustafa'nın ayağını kaydıran, mahidevran'ı sürgüne yollatan gerçek hürrem'e kızıyorduk ama dizinin amacı onu aklamak herhalde.
bütün bunları bize izleten senaristler ve kapitalist düzen sizin de ta... neyse ferhat paşa'nın kaşlarının hatırına susuyorum.
Duvar Saati
yedi kocali hurmuz filmindeki oyunculuk tarzi icin "epik oyunculuk var, boyle gostermeci oynadik, hani bakin rol yapiyoruz dercesine." gibi bir aciklamada bulunan renkli cay. hakki devrim ile mirgun cabas'in yaptigi programdi sanirim ntv'de; orada konusmustu. neyse, nurgulcugum sana burdan, "sen konservatuvari nasi okudun haci?" demek istiyorum. hic mi kuram dersiniz yoktu? abarti oyunculukla epik oyunculugun arasinda pek baglanti yoktur. epikte rolunun disina cikmak, rola disardan bakmak ve geri role girmek gibi yapabilmesi cok zor bir durum soz konusu. abartili, gostere gostere oynayinca, epik oyunculuk yapmis olamazsin asla. o kadar basit mi kiz o? brecht'in kemikleri Duvar Saati sizlar valla. sizin yaptiginiz olsa olsa gercekci olmayan oyunculuktur ya da grotesktir ki o da cok az ihtimal..neyse ki seni cok seviyorum bak cok sinirlenmedim; cunku cok yausuhlusun ve cok etkileyici oynuyorsun;
ne yapsam ne du$unsem olmuyor sozluk; Duvar Saati bazilari icin fiziksel gorunumunun etkisi bir kenara koyuldugunda, vasatin alti oyunculuguyla* neden bu kadar abartildigina, anlamlar yuklendigine anlam veremiyorum bu kadinin. ozellikle sinirlenme, bagirma sahnelerindeki vasatin alti oyunculugu ve ic tirmalayan sesiyle bazen tahammul bile edilemeyen.. soguklugu cabasi.. murat yildirim gibi sakin, samimi ve gercekten iyi bir oyuncuyla da ne fiziksel anlamda ne de oyunculuk anlaminda ne kadar uyumsuz olacaklarini gormemize de az kaldi sanirsam..
13. cumaya yakışır bir bölüm olamamıştır. Duvar Saati emir - feriha ikilisi, senaryo itibariyle gerizekalısınız, kabul. deli halil'e karşı kafa kafaya verip, bir plan yapıp kurtulma şansınız yok. total iq'nuz kurtarmıyor, eyvallah. peki bu halil'e kurabileceğiniz yegane üstünlüğün "silah" olabileceğine de mi aklınız basmıyor? biriniz şu silahı alsın arkadaş ya. alsın vursun şu senaristleri. tamam sakinim.
senaristler lafım size; o silahı emir alıp, Duvar Saati yumrukladığı baygın halil'e doğrultup ikilemde kalabilirdi. sonra feriha'yı kucaklayıp çıkardı. halil arkalarından bağırıp, keseri fırlatırdı. emir'in sırtına saplanırdı. alın size aynı son. ama daha mantıklı, daha tutarlı. karakterleri gerizekalı gösterip, izleyicinin diziden soğumasını önleyen bir son. bu kadar zor mu ulan bunları yazmak. beceremiyorsanız açın bir teen slasher, ordan çalın. ama azıcık mantıklı olsun birader.
İstikbal Köşe Takımları
içeriği bir yana bırakıp sahne performansına, kullanımına bakarsak, yine diğer gösterilerinin gerisinde cem yılmaz. bana dün akşam biraz hareketsiz gibi geldi. jest, mimiklerden ve diyaloglardan çok, anlatıcı ve gözlemci rolündeydi. artık bizim onun herşeyini, dünya görüşünü , jestlerini, mimiklerini bildiğimizden sanırım bu benim dikkatimi çeken en önemli unsurlardan biriydi. sanki daha lineer bir akışla bu problem çözülebilir ama asıl önemli olan hikayelere kendini hala çok iyi verebiliyor oluşu. bu zaten türkiye’nin biletleri en çok aranan gösterisi olmasının en büyük nedeni. samimiyet akıyor adamın paçalarından. söylediği, güldüğü, anlattığı herşeyde bu var.
sahnede diğer gösterilerinin aksine aksesuar namına İstikbal Köşe Takımları bir masa ve onlarca kitap vardı. kitaplarla ilgili birkaç espri yaptı ama o kitapların oyuna kattığı pek bir şey yok. bir de lüzümsuz olduğuna inandığım seyirciye laf sokmak için de malzeme bu kitaplar. bu kitapları okusaydım sizin gibi seyirci olurdum bu gösteriye diyor. bence gereği olmayan ve anlamsız bir espri. kendisinin düşünce dünyasına ters bir gönderme.ha unutmadan o masada bir de son günlerin popüler aleti ipad de var. aman “cem abi benim de ipad’im var “ demeyin.
genel bir değerlendirme yaparsak gösteri birkaç hafta içinde yaran, gülme kramplarına sokan hatta ağlatan bir gösteri olacaktır buna şüphem yok. ama dün akşam bu seviyenin İstikbal Köşe Takımları biraz altındaydı. ha bu satırları yazan adam en az 3-4 defa koltuktan düşme tehlikesi yaşadı o ayrı konu. gülmeden geçen bir 10 saniye yok. fakat dediğim gibi sorun tempoda ve bunu da kolaylıkla halledecek. benim gelmek istediğim nokta ben bu adamı tanıdığıma ve eserlerlerini takip ettiğime çok seviniyorum. dünya görüşünü , bu ülkeye ve insanlarına bakışını seviyorum. iyi ki var ve iyi ki bizler onunla aynı zamanda yaşıyoruz.
kendisiyle ilgili gösterilerinin dışında bir diğer tespitim ise, insanlar onun hakkında ne düşünüyor ne söylüyor kafaya çok fazla takıyor. her kesimin kendisine onay vermesi, beğenmesi gibi bir hayalin peşinde koşuyor. bu isteği bir ego göstergesi değil. herkesi kendisi gibi biliyor. diyor ki İstikbal Köşe Takımları bilinçaltı “ ben samimi ve iyiniyetli bir adamım. kimseye zararım dokunmaz ve yaptığım işler kaliteli; demek ki insanlar beni sevecek..” ama öyle değil bu ülke cem abi.. bu ülkede herkesin sevgisini kazanmış adam bulamazsın. çamurumuz bozuk. bak şu sözlüğe değil sana, barış manço’ya bile laf eden denyo bulabilirsin. atatürk’ten tut, turgut özal’a, emel sayın’dan tut şener şen’e, ilber ortaylı’dan tut şerif mardin’e, kemal sunal’dan tut cüneyt arkın’a.. bu ülkede kimse eleştriden kurtulamadı. ulen turgut özal’a ülkenin İstikbal Köşe Takımları diyen adam var, şener şen de hep aynı rolleri oynuyor diyen adam var, ilber ortaylı osmanlı’yı bilmiyor diyen adam var, emel sayın da şarkıcı mı diyen adam var, kemal sunal basit bir tiplemenin eseridir diyen adam var, barış manço’nun müzikal altyapısı zayıftır diyen adam var. var oğlu var.. ve bu moronlar her zaman olacak. insan vücudu gibi düşün. sağlıklı bir insanın bünyesinde de bilumum bakteri ve mikrop bulunmaktadır. fakat bunlar insanın genel sağlığını pek fazla etkileyen değişkenler değildir.
30 Ocak 2012 Pazartesi
fayans çeşitleri
can bonomo benimçün bir twitter fenomenidir açıkçası.
fayans çeşitleri
orda gördüm, tanıdım, muhabbetini geyiğini sevdim ve müziğini de beğendim. eurovision zaten katılmaya değmeyecek bi yarışma ama katılsın, iyidir. en azından türkiye duymuş tanımış olur kendisini. ayrıca izmirliymiş, hemşehrimize başarılar diliyoruz arkasındayız.
fayans çeşitleri
ibrahim saraçoğlu soğan kürü
bunlardan kampanyayla telefon alacakların bir kere daha düşünmesi gerekir. çünkü ola ki faturayı filan kaybederseniz kendinizi ciddi bir borç yükü altında bulabilirsiniz.
kredi kartıyla alınmış ve taahhüt edilen ibrahim saraçoğlu soğan kürü süre (1 yıl) boyunca taksitleri kuzu kuzu ödeyen aboneye (ben) banka ödemesinin bittiği ilk ay kallavi bir fatura gönderirler. faturanın sebebini sormak için arandıklarında ilk önce internet limitinin aşıldığını (kampanya kapsamında alınan telefonda limitsiz internet vardır), sonra sms nedeniyle yüksek fatura geldiğini (gönderilen smslerin toplam bedeli faturanın %40 oranıdır), en sonunda da konuşma limitinin aşıldığını (fatura incelemesinde ise telefon konuşması nedeniyle yazılmış bir ücret yoktur) öne sürerler. tabii ben bunu neden faturamda göremiyorum sorusu da cevapsız kalır. telefon görüşmelerinden sonuç alamayan t genel müdürlüğe gider. orada faturanın yüksek gelme sebebini öğrenir. 1 yıl önce kampanyayla alınan telefon. görüşülen yetkililer (!) ibrahim saraçoğlu soğan kürü inatla ödemenin 24 ay süreceğini söylerler. aynı telefonun piyasadan sim lock olmadan alınıp ayrıca 2 yıllık 3g kullanım ücreti eklenmiş hali ise kampanyalı ve sim lock olan halinden daha da ucuz olmasına rağmen şirket yetkilileri tarafından daha pahalı olduğu da iddia edilir. aynı gün bir kaç saat sonra arayan müşteri hizmetleri yetkilisi şikayetin incelendiğini söyler ve daha sonraki aramalarda konuyla ilgili bilgi verebilecek hiç kimseye ulaşılamaz. akşam evde bulunan telefon satış faturasında ise telefonun ücreti (bankaya ödenen miktar kadar) vardır.
fayans çeşitleri
şimdiye kadar şarkılarını pek çok kez duymuşluğum olduğu halde hangi şarkısı hangisidir bilmediğim, sanki hep aynı şarkıyı söylüyormuş gibi gelen müzisyen. belki de hep aynı şarkıdır duyduğum, ama sanmıyorum. beş on yıl önce dinleseydim çok sevebilirdim kendisini.
fayans çeşitleri
ibrahim saraçoğlu soğan kürü
öncelikle "vodafone cep dizi" fikrini üreten ve bunu behzat ç. gibi bir dizide uygulamayı tasdik eden zihniyete söverek sözlerime başlamak isterim...
gelelim 49. bölüme... ikinci sezonun, birinci sezona en çok yaklaşan bölümüydü diyebiliriz bence... sebebi tek bölümlük cinayetin çözülmesi değil de karakterler arasındaki diyaloglar ve detaylardaki inceliklerdi... nitekim pek çok yazar bunları farkedip sıraladığı için bir daha değinmeye gerek yok...
son bir not da şevket ç. ile ilgili... ege aydan şevket ç. karakterini, kendisinin avlanırken yanlışlıkla adam vurduğu şüphesiyle gözaltına alındığı bölüme kadar çok güzel bir şekilde evrimleştirdi... ancak ne olduysa o bölümden sonra oldu ve behzatı yola getirmeye çalışan, akıllı, işinde ibrahim saraçoğlu soğan kürü başarılı ve aynı zamanda muzip karakter gitti yerine şapşal bir adam geldi... hatta öyle bir karaktere büründü ki başında bulunduğu şirkete ilişkin kararları bile almaktan aciz, hiçbir şeyden anlamayan, acayip acayip mimikler yapan bir tip oldu... bilmiyorum bunların ne kadarı yönetmenin oluruyla gerçekleşti ama en baştaki çizgisinden çok uzakta olduğu kesin bu karakterin...
son moda kıyafetler
48. bolum itibariyle gibi mesaj verme konusunda elestiriler gelince emrah serbes bunu transseksuellerle ilgili bir tepki oldugunu vurgulayip olayi sacma sapan bir yone cekmisti. lakin; buradaki elestiriler mesajin iceri degil verilis yontemi ile ilgiliydi.
ayrica dizi gittikce monotonlaiyor gibi geliyor bana. son moda kıyafetler polisiyeden uzaklasiyor gibi. gerci ne vakit boyle monotonlassa efsanevi bir bolum geliyor akabinda. bu yuzden beklentilerim de buyudu.
bir de yine su mesaj konusunda da egitim sistemi ile ilgili de beklentimlerim var.egitim bakani, atanamayan ogretmenler, binlerce egitim fakultesi acip mezunlarina baska alanlara yonlesin son moda kıyafetler diyen, yuzlerce bilgisayar ogretmenligi bolumunun acilmasina izin veren lakin bilgisayar dersi gerekli degildir diyen, intihal ile profesorlugu elinden alinan bir hayali milli egitim bakani olabilir mesela.
suna dumankaya sivilce
kendisinden haberdardım ama adam akıllı dinlemişliğim yoktu. ancak çevremde seven arkadaşım da çok. dolayısıyla gitmesine kendi adıma nötrüm.
suna dumankaya sivilce
ancak benim asıl dikkatimi çeken husus, eurovision' a katılabilme ihtimalinin bile museviliğine, kökenine bağlanması oldu.
kendisi bir türkiye vatandaşıdır.
suna dumankaya sivilce
devlet, ülke, vatandaşlık algınıza sokayım sizin. ölün
son moda kıyafetler
eda karakteri mide bulandıran dizi, kısa ve net dedik anlamadı millet açıklayalım, evet mide bulandırıyor neden mi?
eda kim? harun it gibi severken kendisini, yavşak selim'i seven kadın. aynı eda kim? selim kendisini aldatmasına rağmen kendisinden vazgeçmeyen harun'u siklemeyip selim piçine tekrar gönül veren kadın. peki eda kim? yeniden aldatıldığını öğrenince, sırf hipneliğine harun'un düğününü basıp harun'un düğünü iptal etmesine neden olan kadın. akabinde harun'un gaza gelerek kendisini öpmesine binayen harun sen benim arkadaşımsın lan diyerek ben dahil ümitlenen herkese tokat atan kadın değil mi bu eda?
ulan bu eda, istemem harun'u ama o beni hep sevsin diyen bi son moda kıyafetler kaltak değil mi lan!!!! sadece sevilme beğenilme duysuna sahip olmak için bir erkeğin hayatını sikip atan kadınlardan değil mi bu eda?
bugün de çıkmış, harun'un ilişkisi var deyince suratı at sikmişe dönüyor, benim de midem bulanınca karakterinden ben mi suçlu oluyorum lan!
suna dumankaya sivilce
bendeki izlenimi hayli olumlu çok merak ediyorsa, bilsin.* ama lütfen medyada fazla orada burada şununla bununla görünüp mide bulandırmasın, kendini eskitmesin..kalsın böyle.
suna dumankaya sivilce
zamanın ötesinden gelen edit: biz sevenleri dinleyip eğleniyoruz..kolundan tutup babamızla tanıştırmadık dertlenmeyin.
adidas eşofman takımları
bir de dizinin "ötekileştirme" üzerine olması da durumu ikinci bir kez talihsiz kılıyor. ötekileştirme denen kavrama kılım. kavram olarak kılım, bununla siyasi toplumsal gelişmeleri açıklamaya kıl oğlu kılım. her şeyden önce iki yüzlü bir bıçak gibidir ötekileştirme. toplumda bütün olarak bir gericileşme/muhafazakarlaşma söz konusumu mu, elbette. kimse bunu inkar edemeyecek noktada, aklı vicdanı olan kimselerden bahsediyorum. "her dönemin adidas eşofman takımları adamlarından"*değil. o halde bu teyzenin de bu tip çıkışlar yapmasına neden olacak bir durum söz konusu ve sen onu "menapoz teyze" olarak ötekileştirmiş olmadın mı? yani şikayetçi olduğunu yeniden üretmedin mi?
hadi bunu geçelim, bir bölüm önce "ibne" espirileri yapan cinayet büro elemanlarının travestilerden şikayetçi olanlara "ayrımcılık yapma" demesi fazlaca bir eşik atlama değil mi? bildim bileli içimde bir yerlerde bir homofobi vardır. silmeye yok etmeye çalışıyorum ama yine de yer yer kalıyor. ben bir eşcinselin yanında geriliyorum, travesti gördüm mü kaçıyorum, bu kişiler ise eşcinselliği kaldıramıyor ama onun en "rahatsız edici" versiyonuna son adidas eşofman takımları derece alışkınlar. hayalet'in akbaba'nın derneğe gittiklerindeki yüz ifadeleriyle vermeye çalışmak yetersiz. kaldı ki, eşcinsellik ile ilgili olarak temel derdi olan "günahtan da öte haram" diyen bir kesim değil mi? bunun yerine "menapozlu kemalist teyze"nin tercih edilmesi de saçma olmamış mı?
suna dumankaya cilt lekeleri
birden fazla populer sanat türünde yetenekli olduğunu düşündüğüm bir arkadaş. daha önce bir dizide görmüştüm, şimdi de şarkı söylerken gördüm. en azından vizyonu fena değil gibi geldi.
suna dumankaya cilt lekeleri
bence uzun yıllar bazen populer bazen de silik olarak ama bir şekilde tutunmayı başararak gözümüzün önüne gelecektir.
suna dumankaya cilt lekeleri
suna dumankaya cilt lekeleri
müziğinden başka her şeyi ile eleştirilen müzisyen.
dini, amatörlüğü (kime göre?), kimsenin tanımaması (niye?) hep tartışma konusu oldu. iş illüminati'ye kadar vardı.
hem bir müzik yarışmasına katılıyoruz, hem çok önemsiyoruz, hem de en iyisi olsun istiyoruz.
ama ne müzik konuşuyoruz ne de destek oluyoruz.
"ben profesyonelim, eurovision çaylakların yeri. can bonomo'yu tanımıyorum ama böyle bi amatörün gitmesi daha iyi" tadınsa açıklama yapan bir adam mı daha iyi olacaktı?
her yarışmacının jüriden daha yetenekli ve bilgili olduğu bir yarışmada jürilik yapan türkçe'si bozuk, müzik yapmayan ama şarkı söyleyen kadın mı daha iyiydi?
nedir bu dert?
suna dumankaya cilt lekeleri
adidas eşofman takımları
behzat’a da ayrı gıcığım. mal mal tavırlar. aç ağzını bir iki kelime bir şey de. sinirini çıkar. yaşarken değerini bilmediğin kızın, uçkuruna sahip çıkamadığın için malesef dünyaya gelmiş diğer kızın tarafından öldürülmüş. sağa sola saçmasapan konuşma la demekle olmuyor bazı şeyler. bir de savcıyı ikide bir uzaklaştırması zaten klasik. tokasını bul banyoda, otur ağla tam olur. ben iyi değilim. ben sana zarar vermek istemiyorum. bık bık bık. sen başkomisersin, hatun savcı. size kim ne zarar verecek? duygusal anlamda zararı da kadın çekiyor işte. her şeyimle varım, burdayım diyor. o kadın kadar delikanlı değilsin. zaten yüzünü göremeden sadık kalıp ilişki yürüten cevdet kadar, pavyondan kurtatıp, ev arayıp, her şeyini görmezden gelip, herkesi karşısına alan harun kadar bile olamayan, behzat özentisi adamlarla adidas eşofman takımları doldu etraf. yok yok behzat gönül’e dönsün. savcı fazla ona. harun kadar olamayanlar da meliha’larıyla mutlu olsunlar. en az 3 tane çocuk doğursunlar tertemiz, namuslu karılarından.
çifte standartlarına sokayım türkiye. ikiyüzlü insanlarına sokayım türkiye. bir gün seni temelli terk etmezsem bana soksunlar türkiye. ben ne ara bu konuya geldim :s
suna dumankaya saç bakımı
aslında hiç belli olmayabilir.
suna dumankaya saç bakımı
düşünsenize, hande yener'e kibir'i, kenan doğulu'ya çakkıdı'yı ve daha nicelerine ne şarkılar yazmış ve aranje etmiş sezen aksu'dan muazzam bir besteyle katılsa, amına bile kor örovizyonun. hayalini kurdum, oldurdum kafamda, şizoyum ben.
suna dumankaya saç bakımı
suna dumankaya saç bakımı
ayrıca türkiye’yi yurt dışında temsil eden bazı sanatçıları hatırlatmakta yarar görüyorum. türk olduğunu her zaman gururla ifade eden ve türkiye’yi sanatıyla tanıtan izmirli sanatçı dario moreno, belki de konumuz müzik olduğu için ilk aklıma gelen isimlerden… konu sanat ise, türkiye’ye “come my friend” eseri ile birincilik kazandıran besteci-piyanist fani hodara’yı da unutmamak gerek… nadia arditti, ingiltere kraliyet ailesine bir eseriyle kabul edilmiş başka bir türk heykeltıraşı… gazetemiz çizeri izel rozental sayısız kez karikatürist olarak yurt dışında türkiye’yi temsil etti.
suna dumankaya saç bakımı
geçtiğimiz aralık ayında kültür ve turizm bakanlığı’nın, fotoğraf sanatçısı izzet keribar’ı büyük ödüle layık gördüğünü hatırlatsam… üstüne, siz daha yatağınızda uyurken, birçok ödül sahibi ve dünyanın saygın müzelerinde eserleri bulunan, yılların ressamı habib gerez’in avrupa büyük ödülü’ne layık görüldüğünü söylesem… aslında daha birçoğunun adını ve başarılarını vererek bu listeyi uzatabilirim.
hazır mutfak modelleri
hastamısınız oğlum siz. hitlerin soyundan mı geliyosunuz ? kendinize gelin , ne iğrenç insanlarmışsınız meğer ya . çıkardılar gencecik adamı ortaya, israilin dışişlerinden sorumlu ilan ettiler bi anda ,
hazır mutfak modelleri
sırf yahudi diye bi de . allah akıl fikir versin ya. siz ismail türüt'ü yollayın anasını satiyim, plan yapmayın plan diye göz dağı verirsiniz geri kalan ırklara, dinlere, sizden farklı herkese hazır dünya sahnesine çıkmışken.
hazır mutfak modelleri
hazır mutfak modelleri
yaptığı bir açıklamada kendisinin yahudu olmadığını ve türk olduğunu iddia eden insan. bunun altında yatan nedeni ciddi manada merak ediyorum. ne oldu da bu vatandaşımız 'ben yahudi değil türk'üm' deme ihtiyacı hissetti. türklüğe karşı bilinç altında bir eziklik var da türk olma derdinde mi? oldukça kafamı kurcalıyor bu sorular. bir de geçmişte 'kim kürt olmak ister ki?' açıklaması yapan kürt bir vatandaş vardı, onu hatırlattı bana.
hazır mutfak modelleri
kendi etnik kimliğinden utanıp kendisini üstün gördüğü bir ırkla özdeşleştirme çabasının tezahürü sanırsam. bir de bu arkadaşın yahudi olmasını dini boyutta ele alıp eleştiren aşağılık insanlar görüyor ve kahroluyorum. 2012 yılında insanları dini değerlerine ve inanç sistemlerine göre yargılamak kesinlikle çağ dışı. çünkü aslolan kandır. din gelir geçer. zamana göre de değişir. akşam isevi yatan birisi sabah müslüman kalkabilir. ama aksi durum imkansızdır. akşam alman yatan birisi asla ama asla, dokuz takla da atsa sabah türk olarak uyanamaz. bu arkadaşın yahudi olması eleştirilecekse olay dini boyutta değil ırki boyutta ele alınmalıdır. hülasa; aslolan kan olduğundan bu arkadaşı yahudi inancından olduğu için değil de sami ırkından bir israiloğlu oldu için eleştirmek daha yerinde olacaktır.
karaca yemek takımları
4-5 aydır zevkle dinliyorum ben bu adamı. bence yaptığı müzik de yazdığı sözler de çok hoş, bir çok insan gibi rahatsız etmiyor şarkı söyleme biçimi beni.
karaca yemek takımları
neyse efendim. konumuz bu değil. eurovision öncesi, çok da bilinmeyen bir adam olduğu için ne var ne yoksa döküldü ortaya onun hakkında. ne yahudiliği kaldı ne israil düşünülerek seçilmesi. trt ne düşünerek seçti bilmiyorum ama, bir şarkı yarışmasına bir şarkıcı seçti,daha fazla irdelemeye gerek yok. gazetede 'yahudi misin?' diye sorulduğunu gördüm, koştum izledim programı. o kadın konuyu oraya getirmesin diye bekledim. getirdi, 'ben yahudiyim' cevabını da aldı. ben o kadın yerine utandım. ama beni en çok üzen can bonomo'nun 'medyada yahudiliğimin konuşulmasına şaşırmanıza şaşırıyorum' demesi. biz alıştırıldık diyor yani. azınlık olmak suç, farklı düşünmek suç. neden şaşırıyorsun ki.
karaca yemek takımları
karaca yemek takımları
su inlemeli ahlamali vokal tarzini duman gurubunun solisti mi getirdi turkiye'ye kim getirdiyse bilmiyorum; inleye ahlaya vokal tarzi yaratan insan. belki o boyle bir tarz oldugunu soylemiyor fakat belli ki destekcileri ve hayranlari bu fikirde. inlemeli vahhhlamali vokal tarzi beni yoruyor. belki de yasin getirdigi bir sey ama isin gercegi bu. cunku gercek tonu duyup sakin sakin sarki dinlemek istiyorum. surusuyle kadanslar, vibratolar... turkiye'de benim bu konuda tuylerimi diken diken eden ilk adam sanirim kirac'ti. sonra gerisi geldi, titretmeli, ahlama, innnlemeli... birakin da sesinizi duyalim be kardesim!
bir roportajda da populer tarzda muzik yapmadigini, alternatif (!) tarzda muzik yaptigindan dolayi taninmadigini (ya da dinleyici kitlesinin az olmasinin normal oldugunu ) soyledi. sadece roportaji dinleyip muzigi duymamis olsam beklentim cok artacakti da sansima oncelikle bir iki parcasini dinledim.
karaca yemek takımları
banyo takımları
neden, nasıl ve ne zaman bu kadar popüler olduğunu bir türlü kavrayamadığım müzisyen. söyleyeceklerim tamamen kendi düşüncelerimdir; adam basbaya itici, öyle güzel bir sese falan sahip değil, dünyalar yakışıklısı desen, yok değil. zihnimde ben bu arkadaşı tanıdığım 2-3 kişi ile ucundan kıyısından örtüştürüyorum,
banyo takımları
o kişiler de marjinal olmak uğruna çok yanlış işler yapabilecek insanlar. galiba bu arkadaşın hayran kitlesini işte tam da bunlar oluşturuyor.
banyo takımları
banyo takımları
yaz argadaşım, ben seni beğendim. güzelsin. lise kafamı hatırlattın bana, hadi dışarıya çıkalım gibisinden. çok gençsin, popiksin. kafası sevmeliksin. yaşın yaşıma uygun, ben seninle argadaş olurum. ama ben hissettim. sen kovanın dozunu kaçırırsın, içersin edersin. yavaş yavaş, piano piano. tamam sinema mezunusun da, parayı vur bu işten, biz seni dinleyeceğiz. sonra da bir film çek çünkü ben merak ettim. kimseye benziyorsun veya benzemiyorsun diye bıdıbıdı yapmayacağım can argadaşım. güzel müzikler yap, çünkü şarkı değil müzik yapiyorsun. ama akustikhanedeki programında pek bir arkadaş varisin, hee can naber yeaa olduk biz izlerken. bunu yapma. ciddi takıl biraz ki biz seni iki dinleyip harcamayalım. ok. hadi öptüm, iyi çalışmalar.
banyo takımları
Yemek Masası Modelleri
kendisi hakkinda eurovision sayesinde ilk defa fikir edindigim daha once adini duymama ragmen yine adindan dolayi hic dinlemedigim (cünkü rap muzik yapiyormus gibi hissettirdi bana ne alakaysa) pek seker ve pek sempatik görünen ve gercekten de orijinal muzik yapan, assiri sevimli bi genc. henüz 24 yasindaymis. kaybolup gitmez de olgunluk cagina gelebilirse daha da harikalar yaratacagini dusunuyorum.
Yemek Masası Modelleri
Yemek Masası Modelleri
Yemek Masası Modelleri
Özellikle mutfaklar için tasarlanan mutfak masası modelleri oldukça çeşitlidir. Bu kadar çeşitli olmasının nedeni de mutfakların farklı yapısal özellikleri ve insanların kişisel zevkleridir.
Yemek Masası Modelleri
Kahkül Modelleri
Kahküllerinizi doğal hali ile kurutmaya çalışın yani ne çok düz ne de çok kıvrımlı şekilde kurutmayın ki yüz yapınıza olan uyumu bozulmasın.
Kahkül Modelleri
Kahküllerinizi düzelttirmek için 2 veya 4 haftada bir kuaförünüze gitmeyi unutmayınız.Kendim de yapabilirim diyorsanız evinizde de yapabilirsiniz.
En önemlisi de sırf 1 günlük için veya geçici bir heves için kahkül yaptırmayın.Saçınız düz değilse her gün düzleştirmeye çalışırsınız ve kestirmesi kolay olsa da kahkülleri uzatmak zahmetli bir iştir.
28 Ocak 2012 Cumartesi
hesap zamanıı
şimdi, kâğıttan kaplanlar var mı, yok mu, bu oylamada ortaya çıkacak. ak parti diyor ki: “biz darbecilere karşıyız, biz çetelere karşıyız, biz darbecileri yargılayacağız.” bunun mihenk taşı bu maddedir, 35’inci maddedir. chp diyor: “darbecilere karşıyız.” önergeleri var. bu madde mihenk taşıdır. mhp 12 eylülün mağduru bir partidir, içeri girmiştir, yargılanmıştır, mağdurudur, darbeye karşıdır. bu 35’inci madde bunun mihenk taşıdır.
arkadaşlar, türkiye’de dağınık topuz modelleri başkomutan cumhurbaşkanıdır, halkın seçtiği cumhurbaşkanıdır. bakanlar kurulu ülkenin güvenliği nedeniyle meclise karşı sorumludur, savaş konusunda, icraatında.
demokrasilerde güçler ayrılığı var ve bu olay böyle giderken, yataş yatak fiyatları 1960’da o dönemin iç hizmet kanunu 34’e göre ilk darbe ve el koyma yapıldıktan sonra 12 martta, 12 eylülde de iç hizmet kanunu 35’inci maddeye göre bu ülkede darbe yapıldı.
şimdi, bizim verdiğimiz teklif çok basit iki maddeden oluşuyor. bir maddesi, askerî okullarda çağdaş dünya gereklerine uygun ve iç siyasetten uzak, askerlik mesleği ile eğitim verilmesi gereğine ilişkin bir değişikliktir.
ikincisi 35’inci maddeyle ilgili çok teknik bir değişikliktir. değişiklik önergesi diyor ki: “silahlı kuvvetlerin görevi ulusal sınırları dış tehdit ve tehlikelere kelebek mutfak karşı korumaktır.” bunu niye söylüyoruz? bunu şunun için söylüyoruz: 245 bin polis var, 235 bin jandarma var, 82 bin korucu var, 435 bin özel güvenlikçi var, 50 bin tane sözleşmeli alacaksınız, 10 bin tane sınır polisi alacaksınız. 1,5 milyon silahlı iç gücünüzün olduğu bir ülkede iç yataş oturma grupları güvenliği hükûmet sorumlulukla meclise karşı yürütür.
şimdi, biz 12 eylülü yaşadık hepimiz. sanığıyız, mağduruyuz, avukatıyız. hepiniz elinizi vicdanınıza koyun. başbakan diyor ki: “ben metris’te yattım 1979’da.” oysa metris yoktu, ben avukattım o zaman. 81 nisanında metris cezaevi açıldı. “ben işkence gördüm” diyor başbakan. “çıksın, bir ispatlasın.” alfemo oturma grupları demiyorum.
sayın doğtaş oturma grupları cumhurbaşkanı da diyor “metris’e alındım.” biz bir gezide beraberdik, chp, akp, mhp’li 4 milletvekili ve oturma grubu modelleri cumhurbaşkanı oturmuş sohbet ediyoruz uçakta. cumhurbaşkanı “ben içeri alındım 12 eylülde.” dedi. “ben de alındım sayın cumhurbaşkanım.” akp’li “ben de alındım.”, chp’li “ben de alındım.”, mhp’li “ben de alındım.” dedi. işte, bu 35’inci maddenin bugün sadece gündeme gelmesi oylanacak.
şimdi, soruyorum size…
(mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
hasip kaplan (devamla) – oy sizin, kâğıttan kaplanlar belli olacak bu oylamada; evet mi, hayır mı? maskelerin düştüğü an bu andır.
bellona yatak odası takımları
saygılar sunuyorum. (bdp sıralarından alkışlar)
başkan – teşekkür ediyorum sayın kaplan.
bir milletvekili adına sırrı sakık, muş milletvekili.
buyurun sayın sakık. (bdp sıralarından alkışlar)
sirri sakik (muş) – sevgili arkadaşlar, hepinize tekrar merhaba.
şimdi, türk silahlı kuvvetleri iç hizmet kanunu’yla ilgili bir kanun teklifi veriyoruz. hepimiz bu işin mağduruyuz, hep de söyleriz. eğer mağduriyet varsa bugün gerçekten burada bir birlik oluşmalıdır.
şimdi, bakın, meclis başkanımızın bir açıklaması var, “derhâl değiştirilmelidir.” diyor. biz de buna uygun bir kanun teklifi verdik. meclis başkanı da bu iktidar partisinden çıkan ve hepimizi temsil eden bir başkan, onun gereği yapılmalıdır.
bakın, hemen yanı gömlek modelleri başımızda, parlamento kuşatılmış, bir tarafta genelkurmay, bir tarafta hava kuvvetleri, bir tarafta deniz kuvvetleri, bir tarafta kara kuvvetleri, bir tarafta da jandarma; yetmiyor, hemen içişleri bakanlığı da polis birlikleriyle bu parlamentoyu kuşatmış; bu da yetmiyor, ayrancı tarafı boş, oraya da muhafız alayını koymuşlar. meclisin içerisinde, parlamento, halkın iradesi, gel burada fikir üret, düşünce üret. bu kadar korkunun kuşattığı bir yerde, burada düşünce üretilmez.
onun için, mesela geçen gün hasan cemal yazmıştı: “biz ne yapabiliriz? genelkurmay binasını müzeye dönüştürebilir miyiz?”
gerçekten dönüştürebilir miyiz? yani asker kışlasından daha değişik alanlara çekilebilir mi? öyle bir noktaya getirelim ki askerin kışlasından siyasetçi rant elde etmesin.
bakın, sayın kılıçdaroğlu genel başkan seçildiğinde şunu söyledi: “darbelere karşı dimdik duracağız. -yürekten alkışlamalıyız.-yeri zamanı gelirse, eğer darbeler olacaksa tankın üstüne ilk ben çıkacağım.” biz de yürekten alkışlıyoruz ama aynı partide onun yardımcısı da olan iki gün önce çıktı, “bu ordu kartondan kahkül modelleri bir kaplanmış.” diyor, “çünkü niye ihtilal yapmadı?” diyor, “niye halkın iradesine karşı bir duruş sergilemedi…” ve hâlen ordudan medet bekleyenler var, halkın iradesini yok etmek isteyenler var, genel başkanına rağmen, partisine rağmen böyle düşünenler var, böyle güçler var. evet, herkes kendisini biliyor ama yüreğiniz yetiyorsa bu kanun teklifine siz de “evet” deyiniz. diyecekseniz sizi de alkışlarız. bunu yapmazsanız sizi çocuklarınıza şikâyet ederiz, 12 eylülde mağdur olup hayatını yitirenlerin kemikleri sızlar. bu hayatını yitirenler sadece kürtler değildi; türkiye demokrasi güçleriydi, devrimcilerdi, milliyetçilerdi, bir bütün olarak hepimiz bunların mağdurlarıyız. hâlen bu noktada her gün kazılar altından cesetler çıkıyor, bir taraftan da silahlar çıkıyor, bir taraftan mesela askerlerin başında bulunan komutan “bize ait değil.” diyor, sonra o silahların şeyden çıktığını görüyoruz. peki, bu silahlar ne için? bu silahlar yeniden bir ihtilal yapmak, yeniden bir darbe yapmak için. eğer parlamento da bu konuda hesap soramıyorsa parlamentonun gerçekten görevini yapmadığını, çocuklarına ve geleceğe kötü bir miras bırakacağını…
onun için, hepimizin gerçekten acıları var. bu acıların sonlanması için parlamentonun da yürekli olması gerekir yani korkmamalıdır. biz hepimiz gerçekten kısa bir ömür için zalimlere karşı boyun eğmemeliyiz. ölümden öteye bir yol yok yani hayat çok kısa. onun için, ya zalimlere boyun eğeceğiz ya da zalimlerden, zalimlerin demokrasiye karşı birlik oluşturmasını… biz ordu düşmanı da değiliz. eğer ordu halkın iradesine saygı duyuyorsa bu ordunun başımızın üzerinde yeri var ama ordu halkın iradesine saygı duymuyorsa, planlar, projeler uyguluyorsa ve sivil halkın iradesine karşı tuzak kuruyorsa, bu, ordu değildir, bu, görevini yapmayanlardır. çünkü franco döneminde de ispanya’da ordu aynen böyle davranıyordu, ihtilalciler, sonra demokrasiyle yüzleştiler ve o cuntacılardan hesap soruldu. bugün ispanya’da demokrasi var, ülkemizde de demokrasinin olması için bu kanun teklifine olumlu oy vereceğinizi umut ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (bdp sıralarından alkışlar)
32 yıl önce neler oldu hepimiz gördük
türkiyeyi öyle bir çorba yaptılar ki yakında fransız havayollarıyla(amerikan olacak pardon) bir sakallı da bize inebilir. çorbada şunlar var:
a)uzun süreli tek başına iktidar:devlet kadrolarına dağınık topuz modelleri kademeli ve yavaşça sızmaları için yeterli zaman.
sonuç: hayvanat bahcesi veznedarının sağlık müdürü yardımcılığına getirilmesi gibi salak saçma herkesi gerizekalı yerine koyan olağanüstü usulsuzlukler yapıldı. her kurumda yataş yatak fiyatları cemaatten olanlar mevki sahibi paıldı. cemaat dersanelerine bazı sınavların cevapları sınav öncesi verildi ki o kurumlada tamamen kadrolaşılsın. evrimle kelebek mutfak ilgili bilim teknik sayısını bastırmayan tubitak müdürü kadrolaşmanın en düşündürücü yanı oldu.
b)kökenen cemaat kültürlü yataş oturma grupları fundamentalistler olmaları : cemaat kültürünün doğal getirisi olan biz ve onlar saplantısı(ki özellikle şu anda ve öncesinde uyguladıkları faşist politikaların temelidir!!) ve millet kavramlarının olmaması. yapmak istedikleri devrimi milletle değil cemaatle yapacak olmaları.
sonuç: yapılan her özelleştirmede cemaatten olanlar kayrıldı, doğtaş oturma grupları devlet ihaleleri onlara verildi, kendi zenginini yarattı ki cemaat alfemo oturma grupları ve büyük ülküleri finans yönünden güçlensin! bu bağlamda medya kuruluşlarını yandaşlara dağıtıldı ve devamlı icraatleri destekleyen propaganda araçları doğdu (iletişimin önemini iran devriminden biliyor olsalar gerek, çok akıllıca davrandılar, faşist rejimlerin olmazsa olmazı propaganda, aptallar karşılarında oynayan görüntülerin neden oynadığını sorgulayamaz.). devlet televizyonu dini yayınlara başladı, oturma grubu modelleri özel tv ler gazeteler ahbaplara verildi.
c)mağdur politikası: imam hatiplerden, darbe iddialarına kadar herşeyde demokrasiyi çok sevdikleri yalanı arkasına sığındılar. yukarda bahsedilen propagandacı medyaları ise bu noktada devamlı destekledi.
sonuç: cahil halkı kandırmaya yaradı. cumhuriyet mitinglerine katılanlar darbeci ilan edildi ve suçlu hissettirildi,postal yalayıcı dendi(ne acıdır ki en gömlek modelleri çok eleştirenler de solculardır.tanıdık geliyor mu?(bkz: iran devrimi)) kendilerine açılan haklı kapatma davası yine demokrasilerde olmaz boyle seyler diyerek eleştirildi. ergenekon ise mağdur politikasının tavan yaptığı olay oldu (anne asker beni dövecek!!!!) demokratik kahkül modelleri açılım yine demokrasi savunucusu olduklarını gösterdi ve teröristlere düşüncesizce kucak açıldı, halk bölündü. ama arkadaki ab abd desteğiyle demokrasi kelimesi mağdur politikasının bayrağı haline gelecek. olası bir devrime "demokratik devrim" adını vermeleri muhtemel.
d)ergenekon: ne idüğü belirsiz ucu açık binlerce sayfalık iddianemeler, bütün muhalifleri tutuklamak susturmak için uygun zemin.
sonuç: muhalifler kısmen susturuldu. ama esas hedef askere istedikleri darbeyi yaptılar ve küçük düşürdüler. bu süreç o kadar uzadı ki tutuklanan insanlar unutuldu, halk askere cepe aldı. en mağdur akp çalışanları oldu. özellikle yandaş medya haberlerde iddianamedeki "ergenekon terör örgütü" adını kullandı. bilinçaltına işlendi. gündem devamlı değiştiği için tutuklanan kişiler sindirildi halk dizilerini takip etmeye devam etti. mustafa balbay tam 1 yıldır (yazıyla bir yıldır) hapiste.
e) kurumlarla çatışma:önce eğitim sistemi,yök,üniversiteler,rektörlerle çatışma, askerle ergenekonla başlayan hesaplaşma, yargıyla son zamanda alevlenen çatışma
sonuç: eğitimle ilgili kurumların yarısı ele geçirildi. yök artık akp nin sözcüsü durumunda ve ne gariptir ki rektörlerin çoğu yeni yök'le kavgalı. tübitakta da kadrolaşıldı(artık bilim teknik dergisine tiksintiyle bakmamızı sağlamaları bile kendi zaferleridir). üniversitelere yeni akpli yök bellona yatak odası takımları sayesinde devamlı cemaat atamaları yapılıyor. direnen rektörler anıtkabire yürüyüş yapınca onlar da postalcı ilan edildi. askerle ileride de devam etmesi muhtemel bir dalaşmanın içine girdiler,yıpratma faaliyetleri sürüyor. büyük hedeflerinden bir diğeri olan yargıyı ise amaclarına ulaşmaları için mutlaka sindirmeleri gerekiyor ve bu uğurda büyük adınlar atılıyor. bir yandan kendilerine dokunan davaların üstü kapatılıverirken diğer yandan ak faşizm kendi kadrolaşmasını devreye sokup bir yerlerden tırtıklamaya çalışıyor.
daha çorbada bir çok bileşen sayamadığım bilemediğim madde var ve sonra da artarak devam edecek. bu yazıyı okuyanların birçoğu da siki taşağına denk bir şekilde amaan ne tehlikesi yav bi bok olmaz biz modern devletiz diyecek ama yine yeniden ne hoş ve açık örnektir ki 32 yıl önce tahran'da da bu tür yazıları okuyanlar aynı şeyi diyordu,siktir et diyordu, siktir ediyordu.
27 Ocak 2012 Cuma
gönderdim direk bu salağa
baba yadigarı canım takımım... çok yıprandık, yıpranmaya devam ediyoruz, herkes bir şeyler söylüyor, taraf olan olmayan herkes pis diyor, kaka diyor, iğrenç diyor, şerefsiz diyor, falan diyor filan diyor... ama ne yapalım... desinler, diyecekler, demeye devam edecekler, normal.. biz de Kelebek Mutfak Modelleri böyle fenerbahçeli olmaya, sevmeye, takımımızı tek büyük görmeye devam edeceğiz...
misal ben futbolla ilgili şirket haberi yaparken mecburen imkb'deki futbol a.ş.'lerin kodlarını koymak durumundayım habere... tspor,bjkas,gsray,fener... ahanda Ev Dekorasyon Örnekleri burada bile içim bi tuhaf oluyor... bu üç kulübün yanına bile koymak istemiyorum takımımın ismini.. ne bileyim excelde bir dosya hazırlıyorsam sarının yanına katiyen kırmızı koymuyorum... öyle saçma, abuk, değişik, tarifsiz bir sevgi, duygu, bok, püsür... yalnız mıyım ben... değilim tabi benim gibi çok fenerbahçeli var. bjkli, gsli, tsli... o yüzden orada, burada, şurada fenerbahçe'ye atıp tutan insan evlatlarını zerre önemsemiyorum... seviyorum takımımı hep seveceğim... beklemedeyiz artık... düşecek mi düşmeyecek mi? düşsün düşmesin İstikbal Köşe Takımları yine seveceğiz... normal değil mi şimdi bu? ama nedense mevzu fenerbahçeli birinin duyguları, düşünceleri olunca kabul görme oranı düşüyor... ön yargının dik alasıyla daha ağzımızı açmadan haa siktir oradan lann oluyor...
hacım fenerbahçe'nin şike yaptığı "kesin"leşirse, birilerinin daha şike yaptığı kesinleşmiş olmaz mı? hele ki 6-7 tane takıma para yedirerek maçlara etki ettiğimiz söyleniyor, sonucunda da sence o şikeyi yapmayı kabul edenler de ceza almamalı mı?
hayır ben anlamıyorum ki Mutfak Dekorasyonu siz olmayan şu beyninizle nasıl da yermeye çalışıyorsunuz koskoca camiayı. yok diğer 17 takımın kurtuluşu olurmuş yok bilmem ne. olm biz madem şike yaptık ve şerefsiziz, diğer 17 takımın Duvar Stickerları içinde de şikeci şerefsizler yok mu şu durumda? hangi 17 takımın kurtuluşundan söz ediyorsun?
köşe takımları
cezalandırılsın "bu adam", süründürülsün istiyorum.
elbette dürüst bir şekilde yargılansın. sikik lobiler, ittifaklarca, bilmediğimiz bir yığın bokun püsürün içinde, siyasi yavşaklıklar, medya tetikçileri ve Bahçe Dekorasyonu onların bir anda groupie'si olmuş şakşakçılar eşliğinde olması bu işin, sinirimi bozuyor. adaletin tek taraflı işlemesi moralimi bozuyor.
şimdi gelelim işi gücü bırakıp, bu işlere fenerbahçe taraftarının verdiği tepkileri ölçmeye ve sığ tespitlerini osurup osurup ipe dizmeye hayatını adayan sikiklere. Ofis Dekorasyonu öncelikle, seni ilgilendirmez amınakoyim camianın bu işlere verdiği reaksiyonlar. "ben olsaydım fenerbahçeli olduğumu söylemeye bile utanırdım, adamlar destekliyor" minvalli tespitlerin kıvrılıp götüne bi girmez ki.
sen kimsin ulan? hep birden aynalı tahir Bahçe Masası olup delikanlılığın kitabını yazmaya başladınız. salak mısınız?
"bu adam"ın şike yaptığını düşünüyorum, "bu adam"ın adının sevgiyle anılmasından hoşnut olmuyorum. sokaklara döküldüysem ben, "bu adam"ın veya biber gazının Klozet Kapakları müptelası olduğumdan değil. bu camianın bir parçası olduğumdan ve o sokaklarda yalnız yürünmemesi gerektiğini bilmemdendir. bütün hepsi gibi, bu da seni hiç ilgilendirmez. sessiz kalmayı yeğlediysem de, utancımdandır, bütün hepsi gibi bu da seni hiç ilgilendirmez.
fenerbahçe taraftarının büyük bölümünün şu anda benim dahil olmadığım bir tek vücut halinde mücadelesine devam ediyor oluşu peki, beni üzen bir gelişme mi? tabi ki hayır. en Köşe Takımları azından şike iddiaları ayyuka çıkınca yine aynalı tahirliği ele alıp "aklanın da gelin" deyip, sonra "keşke destekleseydik" diye köpekler gibi pişman olan bir camianın mensubu değilim. sevse de, sevmese de birlik olmaya meyilli, eğer "ihtimali" bile varsa hakkını aramaya çıkan, kamuoyunun hoşuna gidecek tepkileri değil, içinden gelen tepkileri kocaman bir yumruk halinde suratlara vuran bir camianın mensubuyum. tıpkı benim içimden gelmeyen tepkileri vermediğim gibi, içimden gelen şekilde hareket ettiğim gibi. sessiz kalmak istediysem, sessiz kaldığım gibi.
şike yapmak yada yatmamak
hakkında 3 temmuz'dan bu yana neredeyse haftada bir embedden gazeteciler tarafından sivasa parayı çantalarla verdiği emniyet tarafından tespit edildiği söylenen kulüptü. hatta bir iki gazete o fotografları manşet yapmıştı işte şike anı diye.
sivas valisi ifade verdikten sonra görüyüyoruz İstikbal Mutfak Modelleri ki bu fotograflar ortadan kayboldu. yahu şike alışverişi delili fotograflar neden ortadan kaybolur? hani meşhur sivas yöneticileriyle yenen gizli yemekteki çantadan bahsediyorum. o kadar gizli bir yemekti ki sivas valisi , belediye başkanı ve jandarma komutanı o gizli yemekteydi. (bkz: hahahahahaha)
televizyonlara çıkıp bu kulübe bok atıp halkı yanlış beyanlarla kandıran kişiler kaçacak delik bile bulamayacaksınız. bu taraftarın eli ahirette bile yakanızda olacak. taraftar daha son sözünü söylemedi.
şimdi söz savunma'nın.
foxtv'nin yayınladığı ve ankaragücü inşaatına Banyo Dekorasyon giden para yolculuğunda dikkat edilmesi gereken detaylar var. birincisi yolda giden para bazı temiz kalpli, nur yüzlü fenerbahçelilerin salak ayağına yatıp inandığı haliyle inşaat işçilerine bildiğin arabanın bagajında giden bir paraymış ve tesadüfe bakın ki bu para tam da Teras Dekorasyonu ankaragücü - fenerbahçe maçı öncesi gidiyor. allah allah!
ikincisi, sene 2012 olmuş ve ne hikmetse bu arkadaşlar banka falan kullanmıyorlar para transferi için. böyle arabalarda taşınıyor istanbul'dan ankara'ya giden paralar. cidden bu durumdan kıllanmıyor musunuz lan onursuz insanlar? bir allah allah daha!
üçüncüsü, bu para hakkında telefonda inşaat işçilerine Portmanto gidecek diye konuşan adamlar polis çevirmesinde "ev alacağım da, bu da ev parası" diyor. yani bu para o kadar temiz ki adamlar sorduğunda yalan söyleme ihtiyacı hissediliyor.
şimdi her şey ortadayken bu duruma arka çıkanlar için de laflar hazırladım:
her şey bu kadar ortadayken kusura bakmayın ama fenerbahçeliler siz her Salon Oturma Grupları türlü onur kırıcı hakareti hakediyorsunuz. hepiniz bir anda yok olsanız dünya hiçbir şey kaybetmez aksine çok şeyden temizlenmiş olur bence. azıcık onur azıcık gurur yok mu lan sizde? gündelik hayatınızda da bu tip insanlarsanız vay bu türkiye'nin haline diyorum ben. dolandırıcılığa, ahlaksızlığa bu kadar arka çıkabilecek bir insan topluluğu daha var mıdır bu dünyada çok merak ediyorum doğrusu.
dervişi annen ondan
futbol federasyonu ile ilgili bugün yaptığı çarpıcı açıklamaya federasyondan gelen açıklamayı okuyunca gülmekten altıma sıçacaktım. derbi öncesi fenerbahçe galatasaray rekabetini bile gölgede bırakacak bir tff-fb rekabetimiz oldu. tff sanırım tarihinde asla bu kadar amatör yönetilmemişti. fenerbahçe belki şike vs.. konusunda kaybetti ancak uefa şampiyonlar liginden men edilme ve şu son yaşanan tartışmalarda sonuna kadar haklı. bir galatasaraylı olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. telegol programı yorumculuğundan öte bir yeteneği olmaması gerekenlerin ülke Duvar Dekorasyonu futbolunu yönetememesini izlemek acı verici. bu şahsın eski yönetici arkadaşlarıyla girdiği polemikler artık kabak tadı vermeye başladı. bir temizlik olacaksa bu sadece fenerbahçe, trabzonspor, beşiktaş vs.. adı geçen kulüp ve isimler değil en başta bu tff yönetiminden başlayarak yapılmalıdır.
türk futbolunun en iyi yerli kalecilerini yetiştirmiş ya da uzun yıllar kalesini teslim etmiş, onlara güvenmiş takım. fenerbahçe'nin benim gözümde Abajur Modelleri en takdir edilesi yanı hata yapsa da kalecilerin her zaman arkasında kalması ve istikrarlı kaleci çizgisine sahip olmasıdır. keşke aynı toleransı diğer mevkilerdeki Banyo Dekorasyon oyuncularına gösterse de-mesela gökhan gönül'de olduğu gibi- türk oyuncu yetiştirme konusunda sağlam adımlar atsa.
bir galatasaray'lı olarak, fenerbahçe'nin İstikbal Mutfak Modelleri diğer tüm spor branşlarında bir şekilde genç ve zor durumdaki sporculara yardım ve parlama şansı sunma üstüne kurulu mantığını takdir etsem de, bunu neden futbolda da yapmıyorlar anlayamıyorum. rekabetin gün be gün düşmanlık kıvamına geliyor olmasından dolayıysa eğer, Filli Boya gerçekten de başını büyük takımların çektiği bir gerizekalılık söz konusu var.
hayır sanırsın ki takımlarımız avrupa'da istikrarlı bir başarıya sahipler ondan kadro düzenini bozmak istemiyorlar.
ben sana gelmem
3- fenerbahce sike yaptigi icin sampiyonlar ligi oncelikleri kaldirilmalidir. iddia: fenerbahce sike yapti, bu da her ne kadar yargi tarafindan henuz kanitlanmadiysa da yetkili birileri tarafindan gosterildi. bu nedenle sampiyonlar ligi'nden men edilmelidir, yerine ikinci sirada tamamlayan trabzonspor dahil edilmelidir ve avrupa puanlamasinda bu sene 0 puan almalidir. iddiayi yapan: uefa (ve dolayli yoldan tff). Dekoratif Ayna fenerbahce'nin savunmalari: a) biz sike yapmadik. bunu 1 numarali kolda savunmaktayiz. b) sike ile ilgili olarak veya degil, 2 numarali kolda bizim kendi ligimiz ile ilgili kararlarin hicbiri gerceklesmemistir, demek ki tff bu konuda ya bizim sike yaptigimiz sonucuna varmadi, ya da davanin sonuclanmasini bekleme karari aldi. her iki durumda da ligde olanlar sampiyonlar ligi icin de gecerli olmali. c) sike ile ilgili olarak veya degil, ortada usulune uygun olmayan sekillerde bir men etme durumu soz konusu. buna masumiyet Ev Dekorasyonları karinesi, uefa sorumlusunun gerekli belgeleri gormemis olmasina ragmen kulaktan dolma bilgiler ve dogrulugu onaylanamayacak gazete haberleri yoluyla hareket etmis olmasi ve buna benzer usulsuzlukler dahil. burada uefa yetkilisinin bir yanlisi yeterli belgeye sahip olmadigini anlamaya calismamasi, diger yanlisi da tff'den bu konuyla ilgili sorumlu olarak kendisiyle konusturulan kisilere guvenmesi oldu. tabii adam nereden bilsin bu adamlara guvenmemesi gerekecegini.
simdi, bu durumu 1, 2a, 2b, 3a, 3b, 3c seklinde toparlarsak, fenerbahce spor kulubu camiasi ve yoneticileri,
i) en bastan beri 1, 2a ve 3a'yi savunmaktalar. yani hicbir zaman 'biz sike yapmadik'tan geri adim atilmadi. ancak her seferinde tekrar tekrar ayni seyler soylenmedigi icin bunlarin Mutfak Dekorasyonu dile getirilmedigi Ev Dizayn zamanlar sikeyi kabul ettiler zannedilmesin. bununla ilgili hukuk davasinda savunma istenince yine soylenir, ama su anda bununla ilgili bir gelisme olmadigi icin uzerine gidilmemektedir.
ii) 2b'yi ve 3b'yi konu ilk acildigindan beri savunuyorlar. ancak bu konunun da suresi gecti cunku lig ile ilgili herhangi bir yaptirimin su anda yapilmayacagi, sene sonunda donulup bakilacagi bildirildi.
iii) 3c ile ilgili spor hukuku davasi su anda devam etmekte oldugu icin bununla ilgili gelismelerde mudahelede bulunmak, kamuoyunu aydinlatmak gibi gerekler goruyorlar. Genç Odası Dekorasyonu bence bu gayet makul. ancak bu konuyla ilgili aydinlatma yaparken diger konulari tekrar tekrar acmaya luzum gormuyorlar. buradan 'sike yapmadik diyemiyorlar da...' ergen sonucu yerine adam gibi dusunup 'konuyla alakali konusuyorlar'i anlayabilmek gerekiyor.
durumu kavrayamamis olanlar icin detayli aciklamayi yaptim. lutfen geri donup 'ama sike de yaptiniz hadi hadi' demesin kimse.
imza: fenerbahceli yoneticilerin (baska takimlarin yoneticileri ile beraber) sike yaptigini, bu takimlarin bazilarinin bazi yoneticilerinin yakalandigini, ve yakalananlar suclu bulunduktan sonra gerekli yaptirimlarin yakalandiklari zamanki yasalar dogrultusunda yapilmasi gerektigini dusunen, ama bu dusuncesi sadece kendisini ilgilendiren bir fenerbahceli.
Yapma amcasu
bu takımın futbol şubesi, 1.5 ay önce sadece kadınlara ve çocuklara açık bir maç oynadı. ilgili maçın biletleri ücretsizdi. stadyum tamamen doldu. ve coşku, alışılmadık olsa da harikaydı. peki, biletler ücretsiz diye, senin taraftarın sana para harcamaktan kaçındı mı? Tv Koltuğu hayır kaçınmadı. 20 eylül 2011 fenerbahçe manisaspor maçının olduğu gün, aşırı izdiham nedeniyle 17:00'de kapatılmak zorunda kalınan fenerium'a 235bin tl bıraktılar. yani senin taraftarının cebinde para varsa, zaten sana harcıyor. biletler bedava da olsa, yine sana harcıyor. Şapka Modelleri peki sen ne yapıyorsun? mükafat olarak bilet fiyatlarını 44(40) liradan başlatıyorsun. hazırlık maçlarında bile çocuklara kolaylık sağlamıyorsun. gözün doysun be şekerim! eyvallah, şu aralar nakit sıkıntısı falan olabilir. ama geçtiğimiz yıl yoktu mesela. geçen yıl da etimizden, sütümüzden, tüyümüzden faydalandın! evet satılan 35bin kombine var. evet çok da para verdiler. ve evet, hafta içi oynanan maçlara rağmen o stadyum doluyor da. Örgü Saç Modelleri ama bilet fiyatlarından kombine sahibi olanlar da şikayet ediyor. çünkü yüksek bilet fiyatları sadece maddiyatla ilgili bir konu değil. taraftarının önemli bir kısmı seni göremiyor. çocukların senden haberi yok mesela. daha doğrusu, adını duyuyorlar ama cismini göremiyorlar. tanrı gibisin!
nasıl bir düzenleme yapacaksınız bilmiyorum ama bırakın da şu takım, taraftarının her rengiyle kucaklaşabilsin. milleti günlerce bilet parası biriktirmeye zorlamayın. bırakın da 1.5 Tulum Modelleri ay öncesine kadar şükrü saracoğlu stadına girememiş çocuklar takımını seyredebilsin. yarın, bilet satmak için o çocukların sevgisine muhtaç olduğunuzu unutmayın. maçlar zaten şifreli, artık maç özetleri de sadece 1 kanalda gösteriliyor. yani iyiden iyiye takım ve taraftarının arası kopuyor(bu kısım tüm takımlar için geçerli) 10-15 sene sonra futbolla gerçek anlamda ilgilenen kişi sayısı da azalacak..
"fenerbahçe türkiye'dir türkiye fenerbahçe" diyorsun. "fenerbahçe halktır" Şalvar Modelleri diyorsun. ama söylediklerinle de çelişiyorsun. bunları, şimdi, yani 4 puan farkla lider olduğun bu dönemde yazıyorum. hani sıralamada geri düştükte biletler yüzünden sana sarmışım gibi hissetmeyesin..
bu sene için artık geç olabilir. ama bundan sonrası için gözünü para hırsı bürümesin.. artık dikkate al şu taraftarını!
helva yapsana
rekabet kurulu'nun hakkinda futbolda sike iddialarina yonelik eylemlerin 4054 sayili kanun kapsaminda olmadigina karar verdigi kluptur. ayni bilgi 31 ekim 2011 Siyah Zeytin Yapımı tarihinde borsaya bildirilmistirhttp://www.foreks.com.
rekabet kurulu, 2010-2011 yili türkiye futbol federasyonu süper ligi futbol karsilasmalarinda spor kulüpleri hakkinda ortaya çikan sike iddialarina yönelik eylemlerin 4054 sayili Çocuklarda Kabızlık kanun kapsaminda olmadigina karar verdi. rekabet kurulu'nun internet sitesinde konu ile ilgili yapilan açiklamada su bilgiler verildi:
"2010-2011 yili türkiye futbol federasyonu süper ligi futbol karsilasmalarinda ortaya çikan spor kulüpleri hakkindaki sike iddialarina yönelik eylemlerin 4054 Karanfilin Faydaları sayili kanun’un 4. maddesi kapsaminda rekabeti ihlal eden anlasma niteliginde oldugu iddiasi üzerine yapilan inceleme sonucunda 2010-2011 yili türkiye futbol federasyonu süper ligi futbol karsilasmalarinda spor kulüpleri hakkinda ortaya çikan sike iddialarina yönelik eylemlerin Meme Kanseri 4054 sayili kanun kapsaminda olmadigina karar verildi.
bu neyin hazirligi ve habercisidir varin siz dusunun.
bunu iyi yapıyorlar denebilir aslında yanlız benim anlamadığım defans yapan takımlara hep kötü gözle bakan bu medya neden yere göğe sığdıramıyor bu takımı? beşiktaş şampiyon olduğu sezon benzer bir taktikle şampiyon olmuştu, medya mustafa denizli'ye demediğini bırakmamıştı. keza sivasspor'un iyi olduğu yıl aynı taktik vardı diğer takım Bel Ağrısı Tedavisi taraftarları yerden yere vuruyordu bu takımı. daha da ilerisi inter bu anlayışla kupa aldı bütün dünya yerden yere vurdu. takım savunması yapmak bir tercihtir, iyi de yapıyorsan sorun yok ama işte neden fenerbahçe'ye gelince bu yeni görülmüş duyulmuş gibi bir hava yaratılıyor. bu takım uzun zamandan beri avrupa yüzü görmemişken yenilmezlik serilerinden bahsetmek de komik oluyor.
26 Ocak 2012 Perşembe
kendimi burda hissediyorum
hala hakkındaki başlığa doluşup ''fenerbahçe en büyük değil ya, çünkü bizim takım şu falanca kupayı kazanmıştı, biz de şu filanca maçta takımı desteklemiştik'' diyen beyinsiz ve Frenk üzümü bir o kadar ezik rakiplere sahip kulüp. türk futbol tarihinin en başarılı kulübünün bile rekor sayıda kazandığı kupaları ve başarıları görmezden gelme isteklerini geçiyorum, insanlarda biraz şöyle soluklanıp ''lan ben ne yapıyorum?'' diye Kekiğin Faydaları kendine sorması gereken bir an olmalı. bu ne komplekstir birader? kendini yiyip bitiriyorsun tutmadığın kulüp uğruna, farkında mısın?
bir de hala şunu anlayamayanlar var. en zor ve yalnız zamanında bile 43 bin kadını hiçbir organize girişim olmadan, her bireyin kendi sevgisinin bir tezahürü olarak o stada Buğdayın Faydaları toplayabiliyorsa elin mahkum ya alkışlayacaksın, ya da susup oturacaksın arkadaş. 30 bin erkeği bile tribünlerine binbir takla ile zor çeken, malını satabilmek için inter forması hediye edecek kadar düşmüş kulüplerin taraftarları hala bu kulübün niye en büyük olduğunu idrak etmekten yoksunlar.
fenerbahçe'nin niye 5 branşta şampiyon olduğu, niye 18'de 17 yaparak önüne geleni devirip kupayı kaldırdığının cevabını da metris'te filan aramasınlar. salı akşamı oynanan manisa maçındaki tribünlere baksınlar yeter. fenerbahçe önce orada sonra sahada şampiyon oluyor. hepinize teker teker geçirerek hem de.
yediği haltlardan dolayı seyircisiz Gözaltı Morlukları oynama cezası alır. sonra bu ceza sadece kadın ve çocukların maça gelmesi şartıyla değiştirilir ve ilk defa fenere denk gelen bu uygulamaya doğal olarak insanlar yoğun ilgi gösterir. bunun sonucunda sadece şans ya da federasyonun bilinçli olarak fenerbahçe'nin bu olayı ilk olarak yaşamasını istemesi sebebiyle de ortaya eğlenceli görüntüler çıkar.
öyle bir camia ki bundan bile övünülecek bir şeyler Uçuk Tedavisi çıkarmayı başarabiliyor. neymiş herkes fenerbahçe'nin büyüklüğünü görmüş de diğer takımlar bunu yapamazmış. sanki durup dururken akıllarına geldi beyefendilerin bu uygulama. sanki onlar istedi de öyle olmuş gibi göstermeye çalışıyorlar.
dünyada neler var
şike muhabbeti yüzünden, önümüzdeki 10 yıl içersinde taraftarının azalacağını düşündüğüm takımdır. çünkü güzel türkiyemizde çocuklar mahallede, akraba ziyaretlerinde yani sosyal ortamlarda tuttukları takımların başarılarını konuşarak, bu konuda üstünlük sağlamaya çalışarak geçirirler. bunun en güzel örneğini 96-00 yılları arasında görmemiz mümkün.
ailede büyükler, gezmede akrabalar tarafından galatasarayın başarıları öne sürülerek, Ispanağın Faydaları çocuğun galatasaraylı olması için teşvikler yapılırdı. bu yüzden girdiği ortamlarda üstünlük sağlayabileceğine ikna edilebilen, o yıllarda ilköğretimde okuyan veya okumaya hazırlanan çocukların çoğu, galatasarayın Kerevizin Faydaları başarıları sayesinde galatasaraylı oldu.
şimdi içinde bulunduğumuz durumu düşünürsek, fenerbahçenin küçük çocuklar için bir övünç kaynağı olması pek mümkün görünmüyor. bu yüzden ailedeki sağlıklı bir fenerbahçelinin, Soğuk Algınlığı Tedavisi küçük yeğenini, oğlunu, torununu fenerbahçenin büyük bir takım olduğuna inandırması zor görünüyor.
maa'nın bugün yaptığı "kulüpler ceza alsa da Karanfilin Faydaları cezalar 2012-2013 sezonunda uygulanacak" açıklamasından sonra, suçlu bulunduğu taktirde;
türkiye'de 2012-2013 sezonunu ba 1. lig'de oynayarak kaybedecek.
avrupa'da 2011-2012 sezonunu kaybetti. 2000'li yılların dünyasında bir ilk olarak cezasını peşinen çektiği için, bu sezon hak kazandığı taktirde 2012-2013 sezonunda ba 1.lig'de oynasa Bel Ağrısı Tedavisi da avrupa'da mücadele edebilecek. ama bu sefer (çok büyük bir süpriz olup da türkiye kupası'nı alamazsa) 2013-2014'te avrupa'da olmayacak takım.
cif bitmiş
basının yargısız infazının kurbanı büyük takım. 4 eylül tarihinde sivas kongresi’nin 92. yıldönümü nedeniyle düzenlenen cumhuriyet kupası’nda ev sahibi sivasspor Balın Faydaları maçı kazanarak kupayı müzesine götürdü. transfer dönemini de oldukça verimli atlatan takım 13 yeni oyuncu ile sezona başlıyor. hocaları fikstürden memnun, 25 ağustos’ta yapılacak olan 33.000 kişilik stat ihalesi projenin yetişmemesi sebebiyle ertelense de hayata geçecektir. yani futbolun yüz akı alex de souza’nın söylediği gibi sivas’ta hayat devam ediyor.
sivasspor da 3 temmuz’da başlayan operasyondan nasibini almış başkanı ve kalecisi tutuklanarak, soruşturma kapsamında cezaevine konmuştu. söz konusu kişilerle ilgili iddiaları, gizli dosyalardan basına sızan haberle ve tapelerden duyduk ve gördük ki, başkan ve kaleci fenerbahçe’nin şampiyonluğuna Mandalinanın Faydaları katkıda bulunmak yani şike yapmakla suçlanıyorlar.
çin işi, japon işi bunu yapan iki kişi misali bu şike de tabi tek başına yapılmıyor. ya hakem, ya futbolcu satın alacaksın, olmadı başkana, teknik adama hatırını kullandıracaksın. 19 maçta, 3 futbolcu, 1 teknik adamla tüm matematik kuralları yıkan soruşturmada sanki fenerbahçe’den Astım Tedavisi başka kulüp yok. herkes için hayat normal Alkolün Zararları seyrinde gidiyor. hatta en çok üzerinde konuşulan maçın bir diğer muhatabı sivasspor için de bu böyle. 3 temmuz’dan bu güne basında çıkan haberler de aynı şeyi söylüyor.
söz konusu iddialar yüzünden fenerbahçe şampiyonlar liginden men edildi, lugano, santos, niang gibi önemli oyuncularını kaybetti. ciddi maddi kayıplara uğradı, medyada linç edildi. bu arada milyonlarca taraftarı saçlarında yeni akları, aradığı hakları ile acı çekip, sağlığından, işinden, aşkından olurken maddi manevi desteği ile dünyada eşi benzeri görüşmemiş bir dayanışmaya imza atarak kulübüne sahip çıktı.
bir tarafta fenerbahçe, diğer tarafta sivasspor. bakalım birlikte suça iştirak ettikleri iddia edilen 2 takım arasında rastgele seçilmiş 7 tarihteki 7 haber farkına…
1. sivasspor, sezon açılışı hazırlık maçında sırbistan'ın fk rad belgrad takımını 4-1 mağlup etti. karşılaşma öncesinde yeni sezonun başlangıcı nedeni ile dua edilerek kurban kesildi.
futbolda şike soruşturması sürüyor. bugüne dek 31 kişinin Bahar Nezlesi tutuklanmış olduğu soruşturmada dün eski hakem erman toroğlu, futbol yorumcusu ercan saatçi ile fenerbahçe spor kulübü asbaşkanı murat özaydınlı'nın ifadesine başvuruldu. 10.08.2011
2. sivasspor teknik direktörü rıza çalımbay, play-off sisteminin lige büyük bir heyecan katacağını belirterek, ''tüm takımlar bu sistemle birlikte hedef koydular'' dedi.
türkiye'ye darbe
kulübün başkanı ve çok sayıda üst düzey yöneticisi zanlı olarak cezaevinde. bir dizi belgelenmiş kanıt, kulübün şikeye karıştığı sonucuna yol açmaktadır. bu şartlar altında, fenerbahçe için uygun hareket tarzı şampiyonlar ligi'nden çekilmek olmalıdır.fenerbahçe'yi avrupa şampiyonlar ligi'ne uefa mı almadı, türkiye futbol federasyonu mu (tff) göndermedi? türkiye'nin gündemini allak bullak eden bu sorunun yanıtını önceki gün tff başkanı mehmet ali aydınlar vermişti. 26.08.2011
3. sivasspor'da yeni bir şok!
sivasspor'un adana ile oynadığı hazırlık maçında sakatlanarak hastaneye kaldırılan bolivya'lı golcüsü pedriel suarez'in sağ elmacık kemiğinin kırıldığı, ameliyat olacak oyuncunun 3-4 hafta sonra oynayacak seviyeye geleceği bildirildi.
fenerbahçe ipten döndü!
tff, dışişleri'ni ve büyükelçileri harekete geçirdi. müthiş maraton cumartesi 04.00'te sona erdi. taraftar yürüyüşten vazgeçirildi ve fenerbahçe rahat bir nefes aldı.
hürriyet'in haberine göre; türk futbolu dün tarihi gecelerinden ve krizlerinden birini yaşadı. fenerbahçe taraftarının isviçre'nin nyon şehrindeki merkezine bir protesto yürüyüşü düzenleyecekleri haberini alan uefa yetkilileri, türkiye futbol federasyonu'na tehdit dolu bir mesaj gönderdi; 28.08.2011
4. sivas fikstürden memnun!
sivasspor kulübü başkan vekili erdal sarılar ve teknik direktör rıza çalımbay, lig fikstüründen memnun olduklarını belirterek, yeni sezonda başarılı olmak istediklerini bildirdiler.
bir şok daha!
tahkim kurulu, fenerbahçe'nin yaptığı itirazı reddetti.
türkiye futbol federasyonu'nun verdiği karara itiraz eden fenerbahçe'nin iptal istemi tahkim kurulu tarafından reddedildi.
fenerbahçe, tff'nin aldığı şampiyonlar ligi'nden men kararının kaldırılması için başvuruda bulunmuştu.
türkiye futbol federasyonu'nun resmi sitesinden şu açıklama yapıldı; 25.08.2011
5. hedef ilk 8!
sivasspor teknik direktörü rıza çalımbay, ligde ilk 8'e kalmayı hedeflediklerini bildirdi.
f.bahçe, devler ligi'nde yok!
uefa istedi tff men etti...
futbol federasyonu, fenerbahçe'nin 2011-2012 sezonunda avrupa şampiyonlar ligi'ne katılamayacağını açıkladı. 24.08.2011
6. gitmeyi düşünmedim'
sivasspor'un kaptanı hayrettin yerlikaya, bu sezon sıkıntılı dönemler yaşamak istemediklerini belirterek, bu doğrultuda çalıştıklarını söyledi.
' ya ispiyonladılar!
şike skandalı patladığı andan itibaren gelişmeleri yakından takip eden uefa, tff’den sık sık bilgi alıyor ve her hangi bir müdahalede bulunmamaya özen gösteriyordu. çünkü uefa kısa bir süre önceye kadar gizlilik şartı bulunan belgeleri hiçbir şekilde görmemişti. 22.08.2011
7. sivas onu kaptı!
sivasspor, gençlerbirliği'nden 20 yaşındaki mahmut boz'u 1 yıllığına renklerine bağladı.
iddialar bitmek bilmiyor
fenerbahçe başkanı’nın hakem hüseyin göcek’i tehdit ettiği iddiası ve olası bir cezayı engellemeye nasıl çalıştığı dinleme kayıtlarında yer aldığı iddia edildi. yıldırım'ın göcek'e "ben de hakem şike yapmıştır derim" sözleri kayıtlarda yer aldı. 18.11.2011
bundan öncesi tapeydi, bundan sonrası yorumsuz. 06.09.2011
25 Ocak 2012 Çarşamba
buda mı gol hakim bey ?
hakemin bazı hataları maç sonunda unutulmuş, örneğin ilk yarıda barcelonalı futbolcular 2 kere ceza sahası içerisinde topa elle müdahale ettiler, elleri vücutlarına yapışık değildi, dolayısıyla real madrid'in 2 penaltısını yedi hakem. eğer unutanlar varsa maçın tekrarını izleyerek dediğim pozisyonları görebilirler.
real madrid'in sertliğine karşılık Balın Faydaları barcelona'nın yine klasikleşmiş hakem kandırmacalarını izledik. bir real madrid destekçisi olarak pepe'den tiksiniyorum bu sertlik konusunda ancak aynı şekilde hakemi kandırmaya yönelik hareketler de aynı şekilde sinirlendiriyor beni.
son olarak türk Mandalinanın Faydaları hakemlerinin ne kadar başarılı olduklarını anlatan maç oldu. şu maçı fırat aydınus yönetse çok daha güzel bir maç izlerdik, çok iddialıyım. bundan sonra türk hakemleri şöyle böyle demeyeceğim elimden geldiğince.
hala hakem için real madrid Alkolün Zararları lehine kötüydü yazanların olduğu maç, kafayı yememek elden değil arkadaş.
hakem ilk yarı 0-0'ken real'in penaltısını yedi, pepe'nin kafasında ele çarpma vardı.
2. yarı 2-0'ken sergio ramos'un Astım Tedavisi golünü yedi ki, o pozisyona faul verecekseniz her yan topta faul çalmalısınız.
ramos'u haksız yere attı 87'de. skora etkisi olurdu/olmazdı, ama bir dahaki lig maçı için önemli.
ilk yarının sonunda süre bitmişken frikiği kullandırdı(gol oldu), 2. yarının sonunda süre bitmemişken kullandırmadı.
kabul barcelona'nın da Bahar Nezlesi verilmeyen bir penaltısı var 80. dakikada 2-2'yken pepe'nin alexis'e yaptığı. ama real madrid lehine kötüydü nasıl dersiniz, çözemiyorum cidden.
Bulut İstanbul
yalan rüzgarı tadında olduğu için izlemiyordum. ilk diziyi de göz önünde bulundurursak, 8-9 sezon oldu nerdeyse, artık baymıştı. yalan rüzgarı derken, aşk olayları falan değil de, dizinin uzayarak baymasını anlatmak istiyorum.
senaristler, izleyicilerin bu tepkisini converse modelleri farketmiş olacak ki, güzel bir değişikliğe gitmişler. okuldan arkadaşlar söylediğinde inanamadım önce ama son bölümleri izlediğimde, kurtlar vadisi ilk bölümünden beri devlete çalışan polat alemdar'ın, ihtiyarların yeni ataması ile artık devletle çalışmayacağını öğrendim. polat alemdar zaza dayılı, zülfikar ağalı, mematili, abdülheyli yeni bir konsey kurdu. artık arkalarında devlet de yok.
konseyde yalnız büyük bir saç nasıl düzleştirilir eksiklik mevcut. tuncay kantarcı'nın olmadığı bir konsey bence fazla etkili olamaz. yalçın bulut'un ölümü sonrasında hastaneye gelen ağalara, tuncay kantarcı'nın polat alemdar'ın emriyle kahve söylemesi tuncay kantarcı gibi bir karakteri küçültüyor. anasını satayım, koca hastanede adam mı yok, polat alemdar kahveleri, hastane patronu tuncay kantarcı'ya söyletiyor? bu adamın işi hastane işletmek değil, gümrük operayonları üzerine olabilirdi. konseyin gümrük işleri sorumlusu olsa daha rahat hareket edebiirler.
racon değil kafa kesen, Kıvırcık Saç Modelleri tek tuşla milyonlarca dolarlık hesapları hack edebilen, ekibi çatışmanın ortasında tırmalarken, kösele ayakkabıyla ağaca tırmanıp sniper'a tekme atarak etkisiz hale getiren, 14lü tabancayla şarjör değiştirmeden 20 kişi vurabilen polat alemdar'ın ihtiyarlar tarafından çizilen karizması Platin Saç Renkleri nedeniyle emekli albay'dan daha kifayetsiz kaldığı dizi olmuştur. dizideki karakterlerden hiçbirisi kılıç, doğu bey, halo dayı, muro, çapsız abidin gibi ol(a)madığından çevre karakterlerin izlenebilirliği ciddi anlamda düşmüştür.
ayrıca insan ister istemez soruyor, adam aron feller'in bile kara listesindeyken mezuniyet saç modelleri sigara kaçakçısı, torbacı vs. adamlar bu adamı nasıl olur tanımaz da racon gereği biat etmez. adam karahanlı'yı bitirmiş, tilki andrei'nin postunu yüzmüş, iplikçi nedimin milyonlarına çökmüş.
edit: bi tilki andrei'ye dokunamadı polat. tilki andrei alemde sevdiğimiz abilerden.
bi goller atıyorum
yeni sezon fragmanını bir arkadaşımın izle bak komedi demesi üzerine izledim internetten. hani yapımcıların hayal gücüne ve türklerin dünyaya hükmetme dileğine gülmekten çok, yazılan yorumlar beni güldürdü. okumaya devam ettikçe iş eğlenceden şaşkınlığa döndü. ciddi ciddi bir gün biri Penti Çorap dünyayı fethederse bu türkiye olacak diyenler falan var. eğitimsizlik falan değil bu. cahil insanın kafası bu tarz bir şeye yönelmez. bu başka bir şey.
net bir biçimde milliyetçiliğin insanları kör etme yönünü gördüm. bir devletin ordusu onyıllardır bir terör örgütünü bitiremiyor, ve insanlar bu terör örgütü bitiremeyen milletin tüm dünyaya hakim olabileceğini düşünüyor. böyle bir şeye inanıyor. inanılır gibi değil.
atv'de yayınlanan ve bütün dünyanın işi gücü bırakmış, türkiyeyi bölme planları yaptığını öne süren tanıtım filmini gördüğümde başından beri hiç takip etmemiş oluşumla Bluz Modelleri gurulandığım dizi bozması. anlamadığım, bütün dünyayı ele geçirme gibi sapıkça bir zihniyete sahip olan birileri nasıl oluyor da diğer devletleri türkiye'yi ele geçirmek de değil, bölmek istemekle suçlayabilir ki. abi senin planın dünyayı ele geçirmek daha ötesi var mı bunun? Kısa Abiyeler senin planların yanında onların ki gayet masum kalmış olmuyor mu yani? bu komplo teorilerinden gına geldi. bir gidin artık ya
gerçekten insanların bu diziye nasıl tahammül ettiklerini çözebilmiş değilim. öncelikle polat reyiz her türlü ortama yımırta topuk ayakkabısı ve tabancasıyla girip işin ehli korumaları takır takır vuruyor. ya öyle mal koruma mı olur? koskoca iskender büyük'ün evine giriyor sözüm ona, korumaların hepsi ayrı mal. takır takır düştü adamlar resmen.
iskender büyük evine giriş Puma Ayakkabı skandalından öte adamlar girdikleri her eve böyle bi giriş yapıyorlar. yani ya polat reyiz çok aşmış bi insan, kurşunsavar filan giyiyor ya da godamanların koruma diye işe aldıkları adam süzme salak. cvlerine ücretsiz belediye kurslarından aldıkları sertifikaları mı doldurdu bu adamlar?
bak oyunculuğa filan hiç girmedim, girsem polat'ın kızgınlık ifadesi verdiğini sanarken yaptığı göz pörtletme hareketini söylerdim. olmadı memati'nin böğürerek konuşmasını filan.
yani gönül isterdi ki böyle bi insanın çıkıp ehtiyarlar heyeti tarafından kutsanınca her istediğini yapmasının mümkün olmadığını filan yazayım ama olmadı. neden? çünkü dizi yapımcılarının çizdiği ve Günlük Saç Modelleri onlara kadar ulaşmış israil, abd ve avrupa'nın gizli planlarını araştırma isteğim galip geldi. şimdi bi forum sitesinden herkesin bildiği gizli planları okuyup bilinçli bi vatandaş olmayı planlıyorum.
bugunu de bitirdik
burasi cok önemli cünkü pusu kurulmadan kurtlar vadisi pusu olmaz. her bölüm en az bir pusu lazim. hatta pusu icinde pusu daha önemlidir. bu tip pusulari polat yapar. polat zaten biyonik olusunun disinda dünyada gelmis gecmis bütün taktik stratejik cözümlemeleri bilir ve pusulari itinayla hazirlar. Taç Perde Modelleri düsmanlari onu pusuya düsürdüklerini sanirlar ama yanilirlar. cünkü aslinda polat onlari pusupusu etmistir.
neyse dönelim 87. bölüm tahmininin geri kalan kismina. memati pusuya düser ve iskenderin eline gecer. polat daha abdüle sevinemeden yeni bir rehin vermistir. burda imdada abdül yetisir. abdül eski komutani iskenderin nerde oldugunu jedi güclerini kullanarak bir cirpida bulur. bu sefer abdül ve polat mematiyi Dikey Perdeler iskenderin elinden kurtarirlar. tabii bu operasyonda tek kol güllü ve deli hüseyin cok önemli roller üstlenmektedirler. cahit ise sinsi sinsi ve ayni zamanda malak gibi fellerin arabasini takip etmektedir. feller laptopunda porno baktigi icin cahiti farkedemez. cahit önlerini keser ve uzunu döver (artik bu nasil olacaksa...olur olur o da olur). tam cahit fellerin agzina aci biber sürecekti ki atiker devreye girer ve fellerin arabasi ucar. cahit ucarak uzaklasan fellerin arabasina bakar ve ic gecirir. polat abim niye bana böyle dandik bir jip verdi diye...87. bölüm burda biter
iste kurtlar vadisi pusu böyle bir sey...sürekli ayni senaryolar tekrarlanir. bu kafayla birak 87, 870 bölüm dahi yapilabilir.
mesele su ki konu tükenmis durumda. rating kaygisi yüzünden iskenderi diziden Kuruvaze Perde cikaramazsan, polat felleri asansörde yakalayinca öldürmezse dizi daha cok bu dejavulari tekrarlar.
bu diziyi eski vadi’nin karanlık günleri ve tamamen hayal ürünü olmasından dolayı her hafta takip ederim ama şimdiye kadar polat alemdar ve ekibi hakkında bir şeyler yazmamışız neyse diyelim hayırlısı.
polat alemdar nedir lan bu abdülhey takıntısı. her hafta abdülhey’e ne olacak triblerinden ülke olarak hey bey’lerimiz üzerimizde. lan olm adamakıllı bakamayacak sıh kafasına gitsin. adamı feller sen ve iskender maymun ettiniz lan. koyun dolly bile bu kadar eziyet çekmemiştir Balkon Perdesi. bi bakıyorsun hipnoz yapıyolar bi bakıyosun robot yapıyolar bi bakıyosun çüküne, taşaklarına elektriği veriyolar. abdülhey sana sıkmasın da kim sıksın soruyorum sana süper sonik kahraman. bir de ömer dayı gitmiş memati’yi yumuşatacak vernelleyecek tam da kıvama getirdi yani sen yine bi çuval Katlanabilir Perdeler işi berbat ediyorsun. git de ünsal’la tavla oynaymış. sana ne lan kimle ne oynarsa oynar ister ünsal’la tavla oynar ister iskender’le pis yedili sana mı kalmış milletin ne oynayacağı. iddaa oynarsa sen git şalke’ye mi bas diyecen ne günlere kaldık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)