20 Nisan 2012 Cuma
Kuşadası Bosch Servisi
korkak bir kulüpmüş biz bundan artık tamamen eminiz. galatasaray'ın hamburg'a elenmesinin ardından açılış sayfalarında "final biletiniz bizden" diye bir görsel koymuşlar. fenerbahce dergisinin nisan sayısında uefa kupası finaline bilet vereceklermiş. bakıyorum tarihe, bugün 20 mart. yani aylık bir dergi için matbaadan önceki son 2-3 gün. fenerbahce dergisi ise nisan sayısındaki promosyon için henüz haber veriyor. sebebi ise çok açık, korkaklık ve özgüven eksikliği, el sikiyle gerdeğe girme durumu. daha önce bu promosyandan bahsetmek için mangal gibi yürek lazım ki kendilerinde olmadığını biz zaten yıllardır biliyoruz.
Kuşadası Bosch Servisi
bu korku size bir yüzyıl daha yeter artık. aziz yıldırım şimdi bu ana sayfadaki habere bakıp mutlu oluyordur. e kolay mı, haftalardır gözlerine uyku girmiyor adamcağızın, bir istifadan daha kurtuldu kendisi. üçüncü kez istifa edip geri dönmenin çapsızlığını yaşamaktan kurtuldu ve yine büyük başkan ünvanına geri döndü. bence de iyi oldu be büyük başkan, biz en çok senin zamanında şampiyon olduk. seni iki kere istifa ettirip, tıpış tıpış geri dönmeni sağladık. ne gaz varsa sizlerde çıkara çıkara bitmedi arkadaş.
bundan sonra, herhangi bir avrupa kupası final mücadelesinin kadıköy'de oynanması için başvuruda bulunmayacağından emin olduğum kulüp. bu defa olmadı ama bir daha böyle bir hata yaparsanız gelir alırız valla o kupayı. akıllı olun. bu korku size yeter.
peşin edit: ahaha.. hemen kötülemeyin olm, şaka yapıyorum. birbirimizden başka kimimiz var laf sokacak? dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına döndük işte.
Kuşadası Profilo Servisi
yedek kulubesi, takimin ilk 11 ini tehdit etmedigi surece o takimdan hicbir sey olmaz. bir kac aydir sadece semih-guiza tercihini konusuyoruz. ilhan parlak zayif bir alternatif olarak rahatsiz bile etmiyor bu ikiliyi. defansta alternatif yok. edu, lugano ikilisinden kim sakatlandiysa onun yerine gecen yedek, asini aratti. (bkz: can arat), (bkz: yasin cakmak). ortasaha da burak-kazim-deivid cekismesi bekledik, iclerinden sakatliktan yeni cikmis, kor topal oynayan deivid cikti. ugur boral neredeyse gecen sezon sonundan beri kotu top oynuyor. dolayisiyla olasi bir vederson-ugur-emre cekismesinden de mahrumuz. ortasahanin gobegi deseniz evlere senlik.. deniz form tutmaya calisiyor hala, josico, annesi kofte yapmis da ogle yemegine cagirmis gibi macin
Kuşadası Profilo Servisi
ortasinda cekip gidiyor. (bir daha cagirmayalim josico'yu zaten). maldonado' da niye boyle oldu hala anlamis degilim. takimi cok hizli ataga cikariyor dediler, tek yaptigi cileden cikartmak taraftari. sonuc olarak, sahaya cikan ilk 11 in de, kulubenin de hem kendi iclerinde hem rakiplere karsi olusturabildigi bir tehlike yok.. bu sartlarda kaybedilen puanlar normaldir denilebilir.
Kuşadası Klima Servisi
sportif başarıya saplantılı hale gelmiş, futbolun bir eğlence olduğunu unutmuş kulüp.
kaçtır görüyorum fenerbahçeli taraftarlar maçlarda mütemadiyen dayak yiyorlar. kadıköy resmen başkasına değil ama kendi taraftarına cehennem olmuş. devamlı bir dayak korkusu, gruplar ayrı ayrı yönetim tarafından sindiriliyor. çok da gayretli ve fedakar fenerbahçe taraftarı, bunu haketmiyor. yani artık fenerbahçe farbirkasında bir hammaddeler.
Kuşadası Klima Servisi
üzülerek söylüyorum ki, gelin çarşıya ara sıra, gidin samiyene gerekirse trabzona özlediğiniz ve daha da özleyeceğiniz stadı görün. ya da aziz yıldırımın despotluğuna bir son verin. bu takıma yazıktır.
spor medyasını pek takip etmem ama orada burada kulağıma çalınan şeyler paso bu devre arasında transfer yapacakları, onun bunun şunun fb'de ikinci yarı forma giyeceği üstüneyken şimdi yeni maçlara ilk devredeki kadronun aynısıyla çıkınca "e hani nerde o yeni transferler" dediğim takım.
madem kimse alınmayacaktı, neydi o tantana..
19 Nisan 2012 Perşembe
Kuşadası Demirdöküm Servisi
ben hep geriye dönmek istiyorum. sadece kaybettiğim şeyler için değil, kaybetmediklerim için de geriye dönmek istiyorum. oturmuş şeyleri arada uzaklaşıp bana şarj olma imkanı verdiği sürece kabul edebiliyorum. çünkü ilk heyecanlar kadar ruhumu sarsan, bana yaşadığımı hissettiren hiçbir şey yok. maymun iştahlılık değil bu. stabil olamamak. değişkenliği sevmek ama belli bir çerçeveyi kaybetmeden sevmek. sanırım bu entarinin sonuç bölümünü toparlayamayacağım.
Kuşadası Demirdöküm Servisi
o yüzden kendime bir not:
''aptal romantikliğe gerek yok. hadi raki kendine gel, sen kendine kendine gel.''
Kuşadası Vestel Servisi
erkekler duygusuzdur odundur diyenler bok yesinler. 2.5 senedir aşk acısı çekiyorum neredeyse yeni yeni kendime geliyorum. ilk zamanlar resmen aşka küsmüştüm. hangi kıza baksam illa bir şeyden tiksiniyordum. bu durumu atlatınca fiziksel görünüş tabusunu yıktığımı sandım. kişilikleri daha bi önemser oldum ama bir süre sonra o da olmadı. hangi kızdan hoşlandıysam ya bir terslik çıktı ya da ben soğudum. denedim lan valla denedim. bu süre zarfında 2 tanesi yakın arkadaşım olmakla beraber(eskiden normal sanıyordum sonradan itiraf ettiler) 8 kadar gay arkadaşım oldu.
bir süredir artık bir sevgili edinmek için canla başla çabalıyorum. önüme kim gelirse yazıyorum falan gene olmuyor arkadaş deliricem. hayır artık gay arkadaşlar bile alay eder oldu sana şu erkeği ayarlayalım bak şu çocuk hoşmuş şeklinde. üstüne üstlük ayıptır söylemesi iyi gitar çalıyorum son zamanlarda canlı müziğe çıkmaya başladım bir barda ama yok yok yok, ordan bir kaşar bile düşüremedim.
Kuşadası Vestel Servisi
bugün bir arkadaşla netten yazışıyoruz. senin derdine derman bende dedi. bunun bir arkadaşı varmış efendim ve etrafındaki erkeklerden haz etmiyormuş kendisi. bunu arkadaşıma anlatınca o da benden bahsetmiş kıza. kızda görmek istemiş beni.
özetle sene 2010 hala görücü usulü ile tanışanlar var... yarın buluşmaya gidicem hibişeyden haberim yokmuş gibi. neyse ki boyu boyuma uygunmuş...
Kuşadası Siemens Servisi
bugün hiçbir şey için heveslenmemem gerektiğini öğrendim. ne için heyecanlanıyorsam o olmuyor bebekliğimden beri ya. bundan böyle heyecansız isteksiz meymenetsiz hatta mendebur bi şekilde yaşayacağım ben bu hayatı. şirin, eğlenceli, hep gülen ve mutlu görüneni bundan sonra dövsünler, öldürsünler.
haberlerde ismini duyduğum insanları facebookta arıyorum bakınıyorum öyle. şimdi bi katil buldum mesela sözlük. napıyomuş günlük hayatında onlara bakınıyorum zaman geçiyor akşam vakti işte.
Kuşadası Siemens Servisi
kedi olmak, günde yirmi saat uyumak istiyorum. tek derdim mama, su, temiz kum, biraz da ilgi olsun istiyorum. aklıma takılan tek sorunun 'nerde lan bu oyuncak top?' olmasını istiyorum.
sanki kafam küçük gibi...acaba böle vucut falan çalışsam büyür mü ki..ne bilim ilacı falan var mı bunun..
nası büyür bu kafa acaba yaa..çok küçük sanki
18 Nisan 2012 Çarşamba
Kuşadası Beko Servisi
bundan yaklaşık 3 ay önce chp milletvekilinin abisi uyuşturucu ticareti yaptığı zaman uğur dündar: ' kişilerin akrabaları kötü işler yaptıkları zaman, bu demek değildir ki onlarla da bir iş birliği içinde olsun. lütfen olayı chp milletvekiliyle bütünleştirmeyelim, geçmiş olsun sayın milletvekili. ' demişti. bakalım bugün akşam da aynı* sözleri söyleyebilecek mi?
bir grafik blogda tesadüfen karşıma çıkan adam. ryan haywood adlı arkadaş nasıl yapmış, nerden görmüşse şöyle bir şey çiziktirmiş:
heralde ki hazreti sıfatına sahip, belki de bir din büyüğü..
ezan saatleri ona göre ayarlanıyor..
Kuşadası Beko Servisi
yeğenini oğlu kadar sevmediğini öğrendiğimiz kişi. keza oğlu ahmet burak erdoğan sevim tanürek'i öldürdüğünde yasaların gereği pek yapılmamıştır.
yeğeni 50 kilo esrarla yakalan-mış, bir gün kendilerini hazine kasasını soyarken görebilirmişiz. hadi hayırlısı.
edit büdüt: götüme girebilirmiş, varsın girsin en azından doğruları söyledim :)
başbakanlığını yaptığı hükümetin insanları uyutmak için dini kullanmaktan geri kalmadığını düşününce, yeğeninin de uyuşturucu vasıtasıyla aynı yolu izlemesi pek de şaşırtmamıştır bendenizi.
Kuşadası Arçelik Servisi
yeğeninin işlediği suçtan sorumlu tutulmaması gereken başbakandır. başkalarının işledği suçlarla yargılanmıyoruz bildiğim kadarıyla. bu ne telaş bir açık bulduk saldıralım diye.
kendisine hala bok atılıyor utanılmadan.
yahu adam yeğenine bir belediyede, bir kamu kuruluşunda bir koltuk sağlamış mı, sağlayamamış. trt'ye daire müdürü yapılmış mı yapılmamış. özel kıyak kredilerle halis mulis ticarete atılmasını sağlamış mı sağlamamış. koyvermiş gitmiş, yeğeni de gitmiş ne pis işlere girmiş. ayıp ayıp kendinizden utanın.bir geyiktir dönüyor ya neyse eğlensin gençlik dememiştir.
Kuşadası Arçelik Servisi
yeğeni 50 değil 5000 kg uyuşturucu ile yakalansa bile kendisini bağlamaz, lan artık anlamalıyız herkes kendinden sorumludur bu tür özel durumlarda. ne yani birimiziz bir akrabası bir suç işlese biz de mi sorumluyuz ya da eleştirilmeliyiz, gerçi embesiller için böyle olabilir.
ne gerekiyorsa yapılsın... demiş, ne diyeceğdi ? kendisi bu ülkenin şansı, umudu, başbakanı... tabi böyle bir durumda kolluk kuvvetleri kendisini haberdar edecektir. zaten gözaltına alınıp yasal işlemler başlatılmıştır.
başbakanımızın gerekeni yapılsın demesi, başka bir yerlerimizden anlamazsak eğer "beni ilgilendirmez, yiğenim olması sorun değil neden bana soruyorsunuz, gereğini yapın işte" anlamındadır, gayet net ve açık bir ifadedir.
yıpratılamaz, istendiği kadar sözleri çarpıltılsın, o bir efsana, o bir lider, o bir hakkaniyet insanı, o memleketin tek çaresi.
Çeşme Bosch Servisi
sulusu, kurusu hepsine karşıyız derken varmış bir bildiği. meğer amaç hedef şaşırtmakmış lakin bu sefer olmamış. gerçi kesin bi yanlışlık vardır, yoksa peygamber yeğeni yapar mı öyle şey canım, sizde yani...
iileri goruslu bir siyaset adamidir. zira kendisi evval zaman icinde genclerimizdeki kuru ve sulu kotu aliskanliklara dikkat cekmeye calismis ancak sahsimin da dahil oldugu birtakim cevreler tarafindan barbarca cevaplandirilmisti. goruldugu uzere sorunun vahameti sayin erdogan'in ailesini bile (cunku kendileri en yuce duygularin insanidir) etkileyecek hale gelmistir, memleketin halini siz dusunun
Çeşme Bosch Servisi
gereginin yapilmasi icin bu adamin agzina bakildigini zanneden bir topluluk oldugunu bize gostermis insandir. kendisi geregi yapilsin dedigi icin geregi yapilacakmis ve bunu diyebilen zevatin da bu yuzden vicdanlari rahat, ornekleri basbakanmis. kanun, hukuk...vs neyse daha fazla konusmayayim yoksa gg.
yeğeni 50 kilo esrarla yakalanınca garip edebiyatı yapmasını beklerdim, yapmamış. halbuki nedir 50 kilocuk; 1 ton falan olmalıydı, yazıktır. ne kadar mazlum insanmış şu yeğen, emine erdoğan ile birlikte ağlasak hüngür hüngür keşke.
17 Nisan 2012 Salı
Çeşme Profilo Servisi
evde tek başıma kaldığımda dışardan yemek söylersem, ön taraftaki odanın ışığını orda oturmadığım halde yakıp televizyonu açıyorum ve antreye oda parfümü sıkıyorum.
canım annem bana kazak, kaşkol örüyor. fakat ben onları sadece ona giderken giyiyorum, hatta kaşkolu asansörde takıyorum çünkü çok çirkinler lan. yazarken bile utanıyorum ama bu böyle. hele o kazaklar yok mu. giyince beslemeler gibi oluyorum, kollar kısa falan. bir nevi mağdurum sözlük.
çok hastalıklı olduğunun farkındayım ama itiraf işte: kalabalık caddelerde karşıdan karşıya geçerken tanımadığım insanları arabaların geldiği tarafa alarak yürüyorum ki bir şey çarpacaksa, önce onlara çarpsın.
herkes gayet iyi bilir ki, katil cinayet mahaline geri dönermiş. niye bilmiyorum. belki beyinsizin önce gidenidir ya da sik kafalıdır bilemiyorum lakin böyle bir olgu var gerçekten de. adam tıpış tıpış gidiyor. niye peki? tabii ki eserini seyretmek için. zekasını kendi nezdinde partlamak için. yaptıkları karşısında düşülen çaresizliği görmek için.
Çeşme Profilo Servisi
belki de sadece ve sadece sike sürülecek kadar bile aklı olmadığından içten içe aslında yakalanma arzusunda olduğu için.
işte bunun bir benzeri bende de var amına koyim.
çok iyi sır saklarım. bana söylenen bir şeyi söyleyen kişi cümle aleme duyurmadığı ve bana da söylediğini herkese açıklamadığı sürece mezara kadar da saklarım. herhalde mezara kadar, zira şu zamana kadar saklayamadığım olmadı. velhasıl diyeceğim şudur ki: başkasının sırlarını kendi canı gibi ya da insanların en değer verdiği şey nesiyse artık onum gibi saklayan ben kendi sırrımı saklayamıyorum arkadaş. böyle bir salaklık olabilir mi?
kendi sırrımı, gizli kalması gerektiğini düşündüğüm bir şeyi söylüyorum kısa zamanda sevdiğim insanlara.
kişi beni bruce wayne olarak tanıyor diyelim. benim de bir sırrım var ve onu sadece ben ve alfred biliyoruz. ben kalkıp savcıya ya da gazeteci hatuna, "batman benim" diyorum.
-ben batman'im.
iyi bok yiyorum amına koyim.
demek ki her insan biraz katildir.
Çeşme Klima Servisi
en sonunda çözümü buluyorum, o an mecliste bulunanlar satılmış, örümcek kafalı insanlar ve onlardan kurtulduğumuz zaman yerine süperleri gelecek ve boktan düzen de bitecek. biraz daha büyüyeyim, elime bir taramalı alıp hepsini taramalıyım, biri kendini feda etmeli bunun için. olsun diyorum ben bunu yapayımda önce annemler sonra okul arkadaşlarım ve öğretmenim rahat yaşasın, ülkemiz kurtulsun. böyle ciddi ciddi kuruyorum kafamda hepsi birden mecliste olmalı ama, gelmemiş olan o gün hasta olan birileri varsa ne yaparım diye. kafaya bak bunlardan biri kalırsa dışarda mitoz olarak bölünecek ve başka örümcek kafalar olacak ülkede sanki. sonra silahı nasıl temin edeceğimi falan düşünüyorum, diyorum bunca hırsız falan var aldıkları bir yer vardır herhalde. ben bunu böyle sürekli olmamakla beraber, bir kaç ay kurdum.
Çeşme Klima Servisi
bu fikirden nasıl vazgeçtim bilemiyorum ama sanırım arkasında da birsürü kişi olduğunu düşünmüş olabilirim veya ne bileyim başka mücadele yolları öğrenmişimdir okulda falan.
ha şimdi o ruhtan eser kalmadı tabi, ne ciddi ciddi siyasete bulaştım ne bi eyleme, doğmadan öldü içimdeki devrimci.
Çeşme Demirdöküm Servisi
annemin anlattığı masalları bile bölerdim, uyuyacağım yerde "hayır öyle değildi, yanlış anlatıyorsun" diye araya girerdim. doğrulara bu kadar bağlı mıydım? ah takıntılarım... yani uyku ben küçükken de uğramazdı yanıma. sonradan insomnia'yla tanışanlardan değilim. hala hatırlıyorum uyuyamadığım gecelerde babamın "100'e kadar say, sonra uyursun" deyip kapımı çekip çıktıktan sonra, 100'e kadar sayıp, yanına gidip "saydım, uyuyamadım, şimdi ne yapayım?" deyişlerimi...
doğuştan depresifim hatta. anaokulunda çekilmiş bir vesikalığım var, sanırsın fotoğraf çekilmeden önce 4 saat işkence etmişler öldürmekten beter etmişler. ağlaya ağlaya şişmiş gözler, ağlamak için en ufak bir sebep yokken. neye ağlamışım o kadar? hayatla alıp veremediğim neymiş ki daha o yaşta? neden bu kadar erken yaşamak istemişim acıları?
sonra geleceklerden mi korktum acaba? sezgilerim kuvvetlidir. ama bu sezgiler, ağlamalar o acıların gelmesine engel olmadı ki... olamadı.
Çeşme Demirdöküm Servisi
hiçbir şey tam olarak mutlu edemedi beni. tek çocuktum, mutlu büyütüldüm. yani öyle olmamı istediler. çocukluk dönemim aile tarafından mutlu edilmeye çalışılarak geçti. mutlu bi çocukluk geçirmedim, çünkü ben mutlu olmayı bilmem. anlıktır benim mutluluklarım. abuk subuk üzülürüm, ağlarım. oldukça mutlu olmam gerekirdi. olamadım.
neden mutsuzluğu seçtim? annem hala "sen mutlu olmayı bilmiyorsun" diyor. artık olmak için çok geç zaten ya, öncesinde derdim neydi acaba? mutsuz olmak için milyonlarca sebebim vardı. ama bunların arasından biri sıyrıldı. "ulan bunlar da bir şey mi?" dedi. hayatımın ortasına oturdu. "kanser beni kanser etti" dememe az kaldı, biliyorum. olduğumda cümlem hazır işte. sanki baştan belliydi tüm hayatım boyunca acı çekeceğim. sanki geleceğimi görüp ağlıyordum küçükken.
acılar acıları çağırırmış.
artık tünelin sonundaki ışığı göremiyorum, ama bir tren geliyor; ondan eminim. hızla geliyor.
gelmese?
16 Nisan 2012 Pazartesi
Çeşme Vestel Servisi
adem ile havva'nın yediği elmanın cinselliği temsil ettiğini biliyordum. bilmek ne kelime, oradaydım.
"guys, i'm your father."
türk arap kardeşliğine çıldıran laikçi, alkol tüketiminin yasaklanması, dinci yavşaklığı, dinci ikiyüzlülüğü, zor durumda .... dinci, *dinci*, ateistlerin iyi yönleri vb. gibi başlıkları gördüğüm için bugün butonuna bastığıma pişman oluyorum.
okumamış bir de üstüne yüksek lisans yapmamış olmak isterdim.
Çeşme Vestel Servisi
okudun aferin, wow! yurtdışında yüksek lisans bravo man!! peki nerdesin? (bkz: ebenin amı)
sözde okumuş fakat adam olamamış, işini 10-20 senedir öğrenememiş ama bölümünde hayli yükselmiş orta-üst ne sikimse yönetici olmuş, senden daha iyi bilmeyen, daha çok da bilmeyen, ama senden en az 3 kat daha fazla kazanan, bulduğu her fırsatta -zeka ve bilgisiyle seni alt edemediği için- mevkisiyle alt etmeye çalışan (örn: sana kızdığı için tam 1 saat boyunca o satır aşağı, bu satır yukarı, bu punto olmuş, yok yok olmamış şeklinde seni kullanmak, hıncını almak gibi), hazımsız, versen üç koyun güdemeyecek kadar basiretsiz, vasıfsız, hedefsiz, boş-beleş, seksist ve de sadist, (çok afedersin) götten bacak, zeka fukarası mal değneği* bir öküzle çalışıyorsun.
Çeşme Siemens Servisi
amacım "ahaa mal mı la bu insanlar nasıl bu şekilde eğlenebiliyorlar ki" demek değil vallaha lan! herkes bu kadar eğlendiğine, ben eğlenemediğime göre bende bir odunluk var diye düşünüyorum.
keşke beni aldatmasaydı sözlük... kavgalıydık ayrılmıştık ama insanlar ayrılır barışır, ben aldatmadım bekledim, bu gitti alakasız bir komik adamı buldu, hâlâ da o adamla, yani yüzeysel düşünüyorum, en azından düzgün bir tip bulaydın yani. kıçıma benzeyen komedi bir adam.
Çeşme Siemens Servisi
yani şundan mı seçtin o adamı? her ilgi göstereni kıskanmayacak geniş takılıp kompleksi içinde senle hâlâ beraber olduğuna şükredecek bir tip olduğundan mı? yani bu kadar da boktan değildir umarım durum? ve hâlâ da beraberler, herhalde evlenirler falan da, bilemiyorum artık. yıllar geçti aradan, o düştü kaydı dark side'a göz göre göre, gitti o şakacı beni güldürebilen ender insanlardan olan, eğlendiren, kafa dengi sigara bile içmeyen hippi; çıktı içinden bir canavar menfaatçi hırs küpü sigara bile içen tiki.
görüyorum bazen, zaten istemesem de karşılaşıyoruz, ya da fotoğraflarından falan... yüzünün feri sönmüş, ruhunun bir parçası yok gibi. içim acıyor eski halini düşününce, ben kimim ki ama kurtarasım geliyor, tutup çekip o karanlıktan eskiden olduğu ve hâlâ isterse olabileceği kişiyi ona idrak ettirmek için deliriyorum bazen, ama aramızda sadakatsizliğin ihanetin kos koca duvarı.
Çeşme Beko Servisi
bitişi pek yakışır bir şekilde olmadı benim hayatımın en anlamlı hikayesine 3 günde tüm dünyamı değiştirebileceğine inanamazdım bir insanın oluyormuş…bir daha olmadı ne bir daha o kadar etkilenebildim…ne herhangi bir bakış o kadar anlamlı geldi…kimse vazgeçilmez değildi onun kadar …şuan bir imkan olsa sadece 5 dakika aynı sıcaklığı hissetmek , aynı şekilde bakabilmek için gözlerine sahip olduğum bir çok şeyden vazgeçebilirdim
Çeşme Beko Servisi
!!!!!itiraf kısmı burası !!!!!
unutmadan şuanda okuduğum şehre 40 km uzaklıkta bir şehirde üniversite okuyor ve görüşmüyoruz, konuşmuyoruz...ikimiz için de farklı artık her şey…nereden nereye geldiğine şaşırıyorum bazen.bazen de aklıma geliyor aynı bu gece olduğu gibi gözümde birkaç damla yaşla onu düşünürken buluyorum kendimi ...
Çeşme Arçelik Servisi
ben 8 gündür hiç televizyon açmadım evet,gazete, dergi benzeri olaylardan da uzak durdum bu 8 gün içinde, internete pek giremedim falan. hayat o kadar saf ve temizdi ki! fekat az önce haberleri izledim. çok kötüyüm sözlük neler olmuş öyle ya, yaşanılır gün kalmamış. derhal, sadece cüzdanımı ve cep telefonumu alıp uzaklaşmak istiyorum ülkeden.
acebook'un news feed'inde belirli insanların postlarını engellemeyi geçen hafta öğrendim ve son bir kaç gündür en büyük eğlencem bu.
Çeşme Arçelik Servisi
bir kaç günde bir facebook hesabına girince most recent kısmı sürekli 1000+ oluyordu, artık 100 falan oluyor ben de benim için önemli insanların aktivitelerinden haberdar olup diğerlerinin paylaştığı salak şarkılara maruz kalmaktan kurtuluyorum. oh be.
2010’a mutsuz girdim sandım sanıyordum ki kader bana “her işte bir hayır vardır” sözünü bir kez daha hatırlattı, altın harflerle kazıdım aklıma bu cümleyi, acil durumlarda kullanılmak üzere…
herkesin aşkı kendine en büyük aşktır ya hani, aşk bitince bir anda uğruna her şeyi feda edebileceğimizi sandığımız birinden bu denli tiksinmek çok garipmiş gerçekten. ama bu tiksinti durduk yerde yoktan var olan bir şey değil elbette ki.
bir gün, onun kırılabilen bir kalbe sahip olduğunu varsayarak ve ilk defa haksız olduğumu düşünerek, özür dileyerek, “bugüne dair hissettiğim tek şey pişmanlık” demiştim, oysa nereden bilebilirdim ki profesyonel bir yalancı ile muhatap olan beynimin aylardır uyutulduğunu, şimdi o güne dair hissettiğim tek şey gurur, gurur duyuyorum karasızlıklarını ve yalanlarını yüzüne acımadan çarptığım ve menfaatlerle büyüttüğün arkadaşlığa bir son verdiğim için .
sen kendini hala kalp kırmayı beceremeyen biri sanmaya devam et, ama sen kalp kırmayı beceremeyen biri değil, kalp kırmayı alışkanlık haline getirdiğinden özür dilemeyi öğrenen birisin, özrün erdemini kirleten birisin yalanlarınla. ama özür dilemek öyle bir erdemdir ki sen hala saklanabiliyorsun onun arkasına, ağına takılan herkesi aldatırken ve umut dağıtırken masum aldanmışlara .
peki ben kimi sevmişim bugüne kadar, kimeydi bütün bu yazılanlar, bu hissedilenler ?… nereden bilebilirdim ki melek yüzlü bir sahtekara boca ettiğimi hislerimi, büyük bir zaman kaybıyla muhatap olduğumu nereden bilebilirdim ? şimdi sana yazıldığını sandığın tüm yazılar bir pişmanlık ve utanç abidesi olacak benim dehlizlerimde, senin için beslene tüm hisler aldanmışlığın bir tecrübesi olarak sergilenecek kalbimin bir köşesinde.
kalbinin kapılarını açtığında orada olacağım demiştim ya, bilmezdim o kapıdan herkesin vizesiz gelip geçebildiğini. ben herkes olamam güzelim elveda, bu da koskocaman bir veda havasıdır, hazmet hadi edebiliyorsan.
işte bu da aşkın bitişine güzelleme, koskoca bir aşkın bitişinin itirafına resmiyettir.
Zakkum herkese verme
böyle laapss diye birden hayatımıza girip, gözümüzün gördüğüyle kulağımızın duyduğunun aslında aynı olmadığını anlatmaya çalışarak sezon finaliyle bizi mafetmiş dizi. siz ne kadan yetenekli, ne kadan yaratıcı, ne kadan mevzuyu ince gören insanlarsınız ya. setinizdeki çaycınız olayım. yıllık iznimde gidicem kireçburnu'na o sahilden bende gemilere el sallıyacam. hem üzülme be ismail abi baban giderken hoşçakal dememiş belki bi umut vardır?
riends'in 10. sezonunun sonunda yaşadığım hüznün daha fazlasını henüz ilk sezonun sonunda yaşatmıştır. sezon finali böyle olunca haliyle dizi finalinin de böyle olabileceği ihtimalini aklıma getirdi. eğer öyle bir şey yapmaya kalkarsanız ben bu oyunu bozarım şimdiden söyleyeyim. tamam damardan iyi giriyorsunuz ama bu dizi ne kadar klişe olursa olsun mutlu sonla bitecek o kadar!1!11!1!!
eveeet gözdağımızı verdikten sonra yönetmeninden senaristine, oyuncusundan kameramanına, kostümcüsünden çay getiren çaycısına kadar emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum. iyi ki varsınız. iyi ki leyla ile mecnun var.
"renkli bir hayatımız olursa annem gitmez miydi" diye babasına soran küçük ismail abi' nin neden hep renkli takımlar giyinen renkli bir kişilik olduğunu anladık 20. bölümü itibariyle.
sezon finaliyle yıkıp geçen dizi olmuştur. sen aylardır güldür, yardır; sonra ismail abimi şekerparenin gidişiyle ağlat ve bizide derbeder et, yetinme gülerek bekleyeceğimiz yeni sezon yerine yardır yardır perişan et bırak. genede bu alemin kralısın. bir behzat ç bir sen bir de bebek. yok, bebek, çık aradan.
icimizde bir yerde baska seylerin dolduramayacagi kocaman bir yer etmistir kendisine. kendi adima söyleyeyim, son zamanlarda önemsemedigim, hissetmekten vazgectigim, yasamadigim duygulari yeniden uyandirmistir.
gözümün önüne tutuldugunda burnumun diregini sizlatan iki sey var hayatimda, birisi bu dizi. baktikca kendimi görüyorum ismail abi'nin sahildeki hallerinde. keske beraber beklesek de, bir gün o gemi gelse...
sezon finalinde leyla nın suya attığı gül yaprağı, taa önceki bi bölümde mecnun leyla nın başından aşağı gül dökerken kitabın arasına koyduğu gül yaprağı olabilir mi acaba? karıştırmış olabilirim ama eğer öyleyse, oha bağlantılara bak dedirten dizidir kendisi..
en demlenmiş kore draması bile beni bu şekilde hunharca yerlerde süründürmeyi başaramadı. hani nasıl anlatsam sezon finalini, nereden başlasam bilemedim. kahkahalar eşliğinde kafamız haymanayken, sonlara doğru dram dram üstüne savrulan hüzün dalgası bodoslamadan iskeleye savurdu biz pisişikleri.
ah o "the big lebowski" ve bowling sahnesi de olmasa sabaha kadar su çekerdim dipsiz kuyudan.
bu arada ismail abi sensiz hayat damdaki kedi kadar anlamsızdır.
İzmir Profilo Servisleri
yeni zil seslerim gerçekten harika. çaldıkça da mutlu ediyor. madem değişiklik güzel ve klişeler faydalı, saçımı da kestirince her şeyin daha güzel olacağını umuyorum. zaten zamanı gelmişti.
xy.xx.xyyx doğumlu olduğumdan, xy yaşımın hep en iyi yaşım olacağını düşünmüştüm. yalanmış o.*** buna rağmen, hayatım henüz berbatlık seviyesine inemedi, sağolsun. birçok kişiden iyi durumda olduğumun farkındayım.
İzmir Profilo Servisleri
bir olay ya da durum için üzülmenin belli bir kotası olduğuna inananlardanım. bir ay boyunca ağladım mı? geçer o. tekrar belirince bir ay daha ağlamam yersiz. boşuna bir yırtınma olur. yeteri kadar tepindim zaten. kimse biraz daha yıpranmamı istemeyecektir, hele yapacak bir şey yoksa veya her şey için zaten çok geçse. önüme bakmalıyım. garson-ama-müzisyen burak'ın dediği gibi, kalanlarla yetinmeliyim. bu arada burak, çok tatlıydın.
insanların hakkımdaki düşüncelerine ya da zırvalamalarına takan biri olmadım. gerçekliğimin farkındayım. iyi ve kötü yanlarıyla.
uludağ sözlükteki nickim olan mesaj kaygisi, dünyanın en güzel nicki olabilir.
annemi çok seviyorum.
Mitsubishi Klima Servis İzmir
geçenlerde, 15-20 sene kadar önce yaptığım besteleri buldum. daha sonra da hiç girişmemiştim şarkı sözü ve beste olayına. yaklaşık 1 ay içinde 20 civarı şarkı yapmıştım, tahmin edilebileceği üzere bir kız sayesinde. (evet serdar ortaç'ın ortalamasından bile yüksek)
defteri bulunca şarkıları tekrar çalıp söylemek istedim. o kadar uzun zaman olmasa da epeydir gitar da çalmıyordum. o zamanlar yaptığım şarkıların sözlerini çok arabesk buldum. bir yandan da o zaman yaşadığım hisleri ufak da olsa yaşadım tekrar. değişik bir duyguydu. kendi yaptığım ama beğenmediğim şarkılar ve bir yanda da hisler. sonra o şarkıları kaydedip ki ne zorluklarla kaydetmiştim. kaseti (evet o zaman inanmayacaksınız ama youtube yoktu) aşık olduğumu düşündüğüm kıza verdiğim an geldi aklıma. daha sonra ağlayarak beni araması da geldi. o telefonda ağlarken hiç bir zaman birleşemeyeceğimizi bilseydim ben de ağlarmıydım acaba. sanırım hüngür hüngür ağlardım. halbuki o ağlarken ne kadar da güçlüydüm.
Mitsubishi Klima Servis İzmir
şimdi gelelim itirafın en can alıcı kısmına. bir kaç şarkı dışında hepsi çok dandikmiş. hatta bir tanesinin sözleri içinde şöyle bir şey geçiyor. şimdi şarkı sözü diye önüme koysalar küfürü basarım herhalde.
"ölümden sonra hayat var mı bilmiyorum ama
senden sonra yok."
defter mi? evet şu an uzun bir süre daha bulamayacağım bir yerde.
Arçelik Servisleri İzmir
çok uzun yazmak istemiyorum. hani çok uzatılacak bir mesele de değil ama yeri burası sanırım ve yazmanın tam zamanı.
tüm meselem bir taş parçası, parçası diyerek aşağıladığımı düşünmeyiniz sakın, o da bahçedeki diğer taşlardan biri sonuçta ve en az o diğer taşlar kadar değerli bir taş.
konu bu değil, o değerli vaktinizi bir taş için çalmıyorum, sizin vaktiniz de o taş gibi değerli ama benim onu gereksiz yere çalmak gibi bir lüksüm yok, bunun için hiç birinizden izin almış değilim, ben sadece buraya kadar okumuş olmanızın bana verdiği yetkiye dayanıyorum.
neyse, işte bu taş, bahçede diğer arkadaşlarının yanında dururken, o sizden ve siz ondan bihaberken, her şey çok güllük gülistanlık.
Arçelik Servisleri İzmir
ama işte adem akıllısınız ya siz, gidip o taşı bahçeden alıyorsunuz. çünkü bir kez gördünüz onu bahçede, diğer taşların yanında ve onu sevdiniz. çok fazla mı sevdiniz bilmiyorum, buna bir değer biçemiyorum ben, çünkü sevgi karşılıksızdır sonuçta. bunun anlamı, karşısına bir şey koyamıyor olmamız, bu onu paha biçilemez yapıyor.
bu yüzden insan çok sevemez bence, o sadece sevebilir.
işte o taşı sevdiniz ve aldınız bahçeden, buna hiç hakkınız yok baştan anlaşalım, insan sırf sevdi diye bir taşı bahçeden alamaz, almamalı. bahçeden bir taşı alma cürretini, bir sevgiye bağlayamaz, bağlamamalı. o paha biçilemez sevgi, bu cürreti karşılayacak kadar değil. çünkü az önce de söylediğim gibi onun bir karşılığı yok, onu bir şeye sebep veya sonuç yapamazsın.
ama aldın o taşı, insansın işte ve seni zaferlerinden çok hataların insan yapıyor. aldın o taşı koydun odanın en güzel yerine. bu güzellik sende tanımlı, çünkü bir taş için güzel nedir bilmiyorsun, buna karar veremezsin üstelik, bunu bir taşa da soramazsın.
taş konuşamayacağı için değil, bir taşa, bir hissini, kelimelerle ifade etmesi gereğini dayatamayacağın için. bir his tamı tamına bir kelimeye veya onun her hangi bir çoğuluna, bir cümleye, bir paragrafa veya bir metne nasıl sığar, hiçbir metin, hiçbir roman, hiçbir yazılı kaide, hiçbir hissi tam olarak anlatamazken? bütün o kelime dizileri, bir hissi anlatma teşebbüsüyken üstelik, üstelik bu denemeler son bulmamışken, hiçbiri başaramamışken. herhangi birinin başardığı yerde hepsinin son bulacağını bilirken ve halihazırda hiçbiri son bulmamışken ve diğer bir sürü "ken".
sen, ona bunu sorduğun anda, o sana cevap vermese bile, onun aklına gelen her şeyden sorumlu olursun.
bir hissi sorgulamak, onu öldürmeye kastetmektir her ne kadar hepimiz, her gün defalarca bu kasta öykünüyor olsak da, bunun kanunlardaki karşılığı öldürmek kadar büyüktür.
Vestel Servisi İzmir
tam 6 gündür sadece 2 kere, onar dakikalığına dışarı çıktım. ekmek ve sigara alıp eve geri döndüm. bu 6 günün tahminen 3 gününü uyuyarak geçirdim, kalan 3 günü de saçma sapan harcadım. güya ders çalışmak için tatile gitmedim. benden bir bok olmayacağını bir kez daha anlamanın verdiği huzur, paha biçilemez.
Vestel Servisi İzmir
eski sevgilini görünce ne zamandır hissetmediklerini hissetmek hayata karşı hissetiklerinle karışınca ortaya mide bulandırcı bir karışım çıkıyor. kusucam sanırım.
ayni anda uc aski/sevgiyi bir anda yutunca butun vucudunuz botoxlu gibi bir ifade kazaniyor. nasil hissiz.
ayni gun icinde tam anlamiyla unutamadiginiz eski sevgilinizi tamamen silin bir sebepten, cok gercek bir sey ile yuzleserekten. silindigini nasil anliyoruz? subat sabahinda bir kaldirim tasi gibi soguk mu kalbiniz? tamamsiniz.
sonra o anda asik oldugunuz/sevdiginiz kadini/adami silin, cok kolay olacak, az once kalbiniz buzul cagina girdi.
sonra da baslamakta olan/yeni filizlenen bir iliski ihtimalini silin. mmmm. inanilmaz.
degdigim yeri hissedemiyorum yeminlen. sevdim bunu, ne o oyle pitir pitir. daha bir baska bakilabilir artik sanirim hayata. kamonbeybi.
13 Nisan 2012 Cuma
İzmir Vestel Servisleri
öldürücem ulan seni, dünyanın en vefasız insanı sen misin merak ediyorum, sana daha ne yapmalı ben bilmiyorum. bu kadar rahat, bu kadar gevşek, bu kadar vurdumduymaz, bu kadar bencil, bu kadar kaba olunabilir mi acaba ? gözüm görmesin seni, zihnim çalışmasın, kulağım duymasın, kalbim deli gibi çarpmasın, elim ayağım uyuşmasın, mideme ağrılar girmesin. yok ol, lütfen... her yerimden.. hiç gelmemiş gibi git, sonsuza kadar..
İzmir Vestel Servisleri
sevgili adayları çoğaldıkça götüm kalktı. hangisini daha çok istediğimi bilemiyorum, bir oyuncak alınca aklı diğer oyuncaklarda kalan hiç yetinmek bilmeyen çocuklar gibiyim.
biraz daha böyle devam edersem hayatımın sonuna kadar elizabeth ile birlikte yaşayacağım.
z.ö.e.: tahmin ettiğim gibi şuan elizabeth ile takılmaya devam ediyoruz.
Demirdöküm İzmir Servis
hergün(hatta günde birden fazla kez) nickim "numerus clausus" başlığının altına "yeni bir eksi sözlük yazarı" ve/ve ya "beni karşılama ekibi olarak gönderdiler ,eksi sözlüğe hosgelmis" babında herhangi bir entry girilip girilmedigini kontrol ediyorum.hala kimse varlığımı farketmedi.
not:bu da ise yaramazsa artık ben ne diyeyim...
Demirdöküm İzmir Servis
bir insan rüyasını beğenmediğinde durup "ne saçma sapan rüya lan. uyanıyorum ben" der mi sözlük? evet ben yaptım, yakında telekineziyle kaşık bükeceğim. özel güçlerim olduğunu düşünüyorum. ayy içim bir hoş oldu.
dün akşam aniden bir arabanın önüne atladım, aynı benim gibi hayvan olan otobüs şoförü de benim önüme atladı.
arkamdaki korna çaldı, yanıma yanaştı, "ne dibime giriyon" dedim adama.
o da "önüme atla, aniden frene bas, sonra da ne dibime giriyosun de" dedi, benden daha sakindi.
bastım gittim ama çok pişmanım lan sözlük.
bir keresinde tam karar vermiştim ki, hava şartları dolayısıyla tren seferleri iptal oldu. sonra da hep arabayla yolculuk yapar oldum..
Demirdöküm İzmir Servisleri
ne kadar dozunda olursa olsun fener-gassaray-beştaş rekabeti çerçevesinde entryler yazdıkça ve bu entrylerimin sözlükte yazdığım uzun ve nitelikli entrylerin dörtte üçünü oluşturduğunu farkettikçe eşimin dostumun,ne bilim eski sevgili veya sevgililerimin bunları okuyup(ki okuyorlar) günün birinde "yav ben senin bu kadar boş bi adam olduğunu bilmezdim" diyebileceklerini düşünerek huzursuz oluyorum ve içlerinden sivri olanları gözüme çarptıkça temizliyorum. nihayetinde sildiğim entry sayısı şu anki toplam entrymi geçti sanırım.
Demirdöküm İzmir Servisleri
ayrıca her ne kadar tamamen makarasına seçmiş olsam da nickimin yaptığı çağrışımdan rahatsız olduğum için ve "bu ne len, ya müzik yazmışın ya fener-gassay ya da geyik, suya sabuna dokunur yazın yok" demelerinden korktuğumdan kelli, yeni tanıştığım kişilerden sözlük yazarı olduğumu saklıyorum.
Zeyno kimdir
bana yalan söyleyen, bana ilgi göstermeyen, bana benden önce ilk kez duygularını açan ya da öyle düşündürten, beni siktir eden ama bir türlü de bırakamayan, bana soyadını söyleyebilecek kadar güvenmeyen bu kıza ben hala mal gibi aşığım. hatta şiir, şarkı düzme moduna geldim, bildiğin batmışım, ölüyorum. yalnız, köpek çekmek fiiliyle ilgili bir olay olduğunu düşünmüyorum. kendime hakim olabildiğim için ne kadar istemesem de ondan uzak durabilir durumdayım. laflarıma da dikkat eder durumdayım. anlamadığım olay, bu kız bana bunları niye yapıyor? ego tatmini meselesi mi, seviyor ama uzak falan diye korkuyor mu, işin piçliğinde mi hiçbir fikrim yok. ben düz seven adamım arkadaş, halimi de çok açık şekilde belli etmişim. niye git demiyor istemiyorsa beni? ne istiyor benden? daha ne yapabilirim ben?
Ozan kimdir
günlerden bir gün telefonda konusurken yolda eski sevgilisini görüyor hatun ve sesi kesiliyor. bana eski sevgilisini gördüğünü söylüyor, ben "hımm olur öyle" gibi kısa bir şey söyleyip, onun sesinin kesildiği o anı kafamda bir kaç milyon kez döndürüyorum. etkinin büyüklüğünü ben 500 kmden anlamıştım. öyle bir susmak ki nutku tutulmak yani... çok uzatmayıp telefonu kapadım. o günden sonra da seyrekleştirdim aramaları. hani nasıl diyeyim, o sessizliği duyunca kapısamayacağımı görmüştüm. tabii kız anlamadı durumu ya da salağa yattı, bilemiyorum. büyük ihtimal öyle yapmıştır.
2 şirket
25 yaşıma geldim ve bugüne kadar kimsenin önünde şarkı söylemedim, şarkı derken hani kadınlar mırıldanır ne bileyim bişeyler yaparken şarkı söyler falan, işte onu bile yapmadım, sesimin kötü olduğundan değil ama öyle bi takıntım var işte, ama bugün guitar heroya gittim ve ben şarkı söyledim. herkes sesimi beğendiği için çok mutluyum sözlük :)
üniversiteye başladığımda ve bitirdikten sonra hala kendimi bir yere ait hissedemiyorum. memleketimden ayrıldığım ve şehir dışına gittiğim günden beri artık hiçbir yer benim kalıcı mekanım değil gibi.
üniversite bitince memlekete döndükten sonra bile hala kendimi bir yerde uzun süre kalacak gibi hissetmiyorum. sırada askerlik var, sonra iş bulma derdi var. hiçbir zaman sabit bir yerde kalamayacağım muhtemelen.
artık ben bir göçebeyim.
Saadet
kendi hayallerini çocuklarına yaptırmaya çalışan ebeveynlere oldum olası kızarım. ben tam bir sayısalcıyım, matematik, fizik hep en sevdiğim derslerdi ama kızım matematik sevmezse hiç üzülmem ister edebiyat ister sanat tarihi okusun, arkeoloji bitirsin ya da gurur duyarım, yeter ki kendi sevdiği alanı yapsın.
neyse tabii itiraflar bunlar değil. ben küçüklükten beri dans etmesini çok severim, kısa süren sevimsiz bir bale deneyimimi saymazsak hiç dans üzerine eğitim almadım, ailem bu yönde destek olmadılar. yaşım ilerlediğinde ergenliğin verdiği bi kapanıklık ve özgüvensizlikle dansa olan ilgimi bastırdım, okulda seçmelere katılmadım. üniversite yıllarında farklı sebeplerden gitmedim. neyse işte olmadı ama hala bir şarkı duyduğumda kafamda kareografi hazırlıyorum, sürekli dans ettiğimi hayal ediyorum. hani bazıları muzik dinlerken kendileri söylüyor gibi hayal eder ya da klip çeker ya ben her tür şarkıyı hayalimde dans ederek dinliyorum. so you think you can dance ve abdc gibi şovları takip ediyorum.
(bu arada yeri gelmişken belirteyim türk yarışmalarına burun kıvırmak istemem ama kareografi olarak, şovun gidişatı olarak oldukça iç bayıcı, belki yarışmacıların potansiyeli vardır ama o potansiyeli göremiyoruz, amerika ve ingiltere versiyonları bir kaç gömlek üstün)
ne diyordum, dans. işte kızım biraz büyüsün dilediğince dans edebilsin diye eğitim anlamında desteğimi vereceğim. insan içinde dans etmesi için değil istediğim( hatta etmesin bence) hayalindeki tüm dans hareketlerini istediği gibi yapabilsin, o şekilde stresini atsın, huzur bulsun diye.
ha gelir de "anne yeaa ben dans etmeyi sevmiyorum" derse zorlamam, ama gönlümden öğrenmesi geçiyor.
Lg Servis İzmir
ülkemizde de çoğu yabancı dizideki gibi her bölüme bir ad/başlık takma olayı olsaydı 24. bölümünün adı şu olurdu: erdal bakkal.
bu kadar. ek yapmaya, şu, bu koymaya gerek yok. erdal bakkal'ı duyup da diziyi izlemediği için tanımayanlar çıkarsa 24. bölümü izlesinler yeterli olur. ben ömrümde böyle gereksiz konuşan, böyle vurdumduymaz, böyle düşüncesiz adam görmedim, daha da görmem sanırım.güldürmesini, ağlatmasını, absürdlüğünü falan bir kenara bırakın, ben bu dizideki tüm ana karakterleri baya baya seviyorum ya. ne biliyim, mahmut hoca gibi, fiko ile nihat gibi, vecihi gibi... hani rol yaptıklarını falan unutuyorum, sanki hepsi gerçek.
Lg Servis İzmir
bu bölüm mü? sadece önce herkesin, sonra leyla'nın ayna önünde durduğu sahneleri çekip koysalarmış, bu bile yeterdi aslında. bir de üstüne kocaman güzel bir bölüm çekmişler. oyh, sanırım televizyonda bu kadar güzel bir şey görmek yordu beni, beynimde bir basınç yaptı valla.
İzmir Demirdöküm Servisleri
24. bölümü ile yine güldürmüş dizidir. hemen kesit de sunayım:
-haaaaaayıııııır durun siz kalleşsiniz! (arda,arda,arda süpersin)
-doktor mecnun nasıl? ameliyat nasıl geçti? doktor mecnun iyi mi?
+ya 14 saatlik ameliyattan çıktım biri de çıkıp doktor nasılsın? demiyor.
ayrıca kırmızı palyaço burnuyla patch adams'a da selam çakmıştır!
bölümün şahaneliğine laf yok. hele beyin mekansal tasarımı enfesti.
İzmir Demirdöküm Servisleri
ama bunun yanında 120 dakikada zart zurt reklam girmeyreek, diziye gömülmemizi sağlanyan trt1, geçen haftaki gece seanslı dizi yayınlama hatasını affetirdi.
ohh, enfes kesintisiz dbölüm izledik. hele mecnun'un kafamda aşk yaşıyorlar yaa demesiyle koptum.
not: ismail abi, adamsın! neydi o elektro şokta mecnun'u bırakmama halin arkadaş... ne biçim arkadaşsın sen, nasıl bişisin ya...:/ benim niye yok ismail abi'm :(
burak aksak yine uçmuş, yere inmemiş. öberingi her beyin hücresinden kendisini...
bu aralar 90' lar ile kafayı bozmuş bana, hediye niteliğinde bir bölüm yapmış dizi. bu diziyi neden bu kadar çok sevdiğimi(zaten başka da yok) ispatlar nitelikteydi. ayrıca mecnun' un yanii ali atay' ın yükünü biraz da olsa hafifletmişler bu bölümdü sanki. özellikle yavuzun da sahalara dönmesiyle bunu çok rahat ifade edebilirim.
son olarak; ismail abi sensin işte !!! bu kadar mı güzel ve sade bir şekilde anlatılır.
12 Nisan 2012 Perşembe
Panasonic Servis İzmir
bu sahane dizinin tek komikliginin yaptigi gondermeler oldugunu sanan insanlar var. ya hic izlemiyorlar, ya da izlerken kafalarinin ustune oturup biyerleriyle izliyorlar.
uzun uzun metaforlar konuşulabilir, sayfalarca yazılabilir ama kesinlikle çok çok iyi bir bölüm olmuştur. bu bölümle hakettiği zirveye tekrar oturmuştur. iyi ki geldin yavuz. izlerken bu kadar mutluluk veren bir diğer şey yanına uzanmış sevgiliyi izlemektir heralde. o yüzden çay bana.
24.bölümü an itibariyle biten dizi.
Panasonic Servis İzmir
ne yavuz ne mecnun ne de ismail abinin, bence tamamen erdal bakkalın bölümü oldu. bir insan bu kadar düz olabilir yaa.
ismail abi ve mecnunun beraber oynadıkları sahneler dizinin en komik bölümleridir şahsi fikrimce, ikisi hiç bir şey konuşmadan mimikleriyle bile insanları yarabilmekteler. 24.bölümde de ismail abinin mecnunun beynini gıdıklaması da bu anlardan biridir mesela.
bence harry potter ve felsefe taşındaki kelid aynasına bir gönderme yoktur. erdal bakkal beni tuzluk olarak mı görüyorsun demiştir. yani o aynadaki yansımalar mecnun'un o kişileri gördükten sonra onlara biçtiği kimliklerdir.
bir önceki bölümde de sözlü olarak ismail abi sensin işte ya diye ifade ettiği gibi ismail'i ismail olarak görüyormuş; ama asıl en etkileyicisi leyla'da kendini görmesi ve kendine gelmesi olmuştur.
11 Nisan 2012 Çarşamba
Vestel İzmir Servisleri
dizi başlıklarında entrylerinin başına sadece spoiler ibaresi koyan yazarlara gıcık oluyorum.
lan ben ne biliyim hangi bölümün spoilerını veriyorsun; belki 7. sezonu devam eden bir diziye sonradan başladın ve 5. sezondan spoiler veriyosun belki benim daha izlemediğim bölümden.bazen durduk yere içimi inanılmaz bir huzursuzluk kaplıyor sözlük. çıldıracakmış gibi oluyorum. ve hiçbir sebep yokken.. kendi kendimi telkin ediyorum.. psikolog edasında cümleler kuruyorum. delicesine monologlar yaşıyorum.. çok muzdaribim bu konuda.
Vestel İzmir Servisleri
dün akşam ankara metrosunda midem bulandığı için çantamın içine kustum. ama hiç oralı olmadım, çantamın fermuarını itinayla kapattım hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam ettim.
sırf ucuz olduğu ve cebine biraz olsun multinet kalsın diye cimrilik yapıp günde dört tane yarım döner ekmek yiyebilen mesai arkadaşım, lavaboya veya kahve almak için kahve makinasına gittiğinde bende yokluğundan fırsat bilip bazı zamanlar sandalyesine bakıyorum. onun 2-3 tane böyle bembeyaz iri iri yumurtlamış olduğunu hayal ederek.
sonuç; deve kuşu misali mesai arkadaşım yüzünden artık tavuk dönerden tiksiniyorum.
Demirdöküm Servisi İzmir
ayrıldıktan sonra onunla alakalı her şeyi attığım bir eski sevgilimle aylar sonra tekrar görüştüğümüzde ondan atkısını istememin nedeni ondan bir hatıra kalmasını istemem değil, atkıyı gerçekten çok beğenmemdi. normal isteseydim bence vermezdi. takacaktım ben onu yani. olmadı sonra.
eksi itiraf baslıgında gordugum butun kızlara mesaj attım daha ekmek cıkmadı. galiba yalandan duygusal entryler girmek gerekiyor.
Demirdöküm Servisi İzmir
bu hayattan vazgeçmek istiyorum..biri bana senden hiçbir halt olmaz desin ve başka bir hayata eliyle alsın götürsün ve koysun..senin yaşantın budur desin..bundan başka hiçbir beklentin olmasın, ölene kadar da olduğun olacağın bu kadardır , böyle yaşayıp böyle öleceksin desin..hayattan başka hiçbirşey bekleme desin..bıktım birşeylere çabalamaktan..istediğim hiçbirşey hiçbir zaman olmayacakmış gibi geliyor..eğer öyle olacaksa biri bana bunu anlatsın ki umut beslemeyeyim her seferinde.
sırf aldatmaz, gözü dışarda olmaz, sekis mekis peşinde koşmaz diye mühendislik fakültesinden gözlüklü, hafif göbekli bi sevgilim olsun istiyorum. hani yormasın insanı.
ben butonuna tıklayınca nickin altında görülen lostumsu sayıların entrylerimin toplam, ay, hafta ve gün şeklindeki sayısı olduğunu daha bugün idrak ettim...
ip adresim falan sanıyordum o sayıları, düşün o kadar anlamıyorum bilgisayardan. bi de hala konuşuyorum utanmadan evet.
Klima Servis İzmir
bunu itiraf etmek zorundayım. en az bir justin bieber hayranı velet kadar suçlu hissediyorum kendimi sözlük.
9 yaşındayken britney spears hayranıydım. ilk iki albümü hala durur kasetlerimin arasında. bir de, kalınca bir defterim vardı, hangi gazete dergide fotosunu falan görsem keser yapıştırırdım o deftere. ama defter tamamen dolmadan atlattım o evreyi de.posta gastesindeki yurdumun şairleri köşesine arkadaşlarım adına uyak örgüsü aaab olan olan şiirler yollamıştım defalarca. nasıl olsa çıkmaz diye takip etmemiştim; amma ve lakin yayınlanmış şiir. arkadaşımın arkadaşları görmüşler gastede. o yüzden çaps alabilmiş değilim; ama şiir şöyleydi. iyi hatırlıyorum, 100 saniyede saniyede filan yazmıştım.
Klima Servis İzmir
hani insanlar nazar boncuğu alırken ya da bebekleri severken ''kötü gözlerden korusun'' derler ya. hah işte o kötü göz benim.
benden daha akıllı, daha güzel, daha zengin, daha şanslı kim varsa kıskanıyorum, hasetimden çatlıyorum. aslında ''hayatı bombok olsun, sen in ben çıkayım'' demiyorum, sadece onlar gibi olmak istiyorum ama kimi kıskansam başına garip garip işler geliyor.
kenafir gözlü müyüm lan ben!
Toshiba Servis İzmir
merak mutlaka harika bir duygu ancak öyle şeyleri merak ediyorum ki, gerçekten çok saçma. ve saçma olduğunu bildiğim halde yine de merak ediyorum. öğrenince bir şey olacağı yok. mesela, ses seviyesini gösteren sembol neden üçgen şeklinde ve neden dünyanın her yerinde bu şekilde? yani kim/hangi şirket kabul ettirmiş bunu dünyaya? ve örneğin elektronik cihazları açma-kapama tuşunda bulunan, içinde l şeklinde simge bulunan yuvarlak daire örneğin; dünyanın her yerinde açma-kapama tuşu olarak kabul görüyor. neden? kim/hangi şirket nasıl kabul ettirmiş? vesaire vesaire.
evime çok büyük bir fare girdi. - çok da akıllı, hızlı bir fareydi duvarlara tırmanıyordu gerisini varın siz düşünün- uzun uğraşlar sonucu zar zor çıkarabildim. ama annem bugün bir tane daha fare gördüğünü söyledi. onu bulamadım, nerede bilmiyorum. işin itiraf kısmı ise gece yatarken televizyon altına, oturma takımının altına her yere bakıyorum fare orada mı diye. yattıktan sonra da en ufak bir seste, kıpırdamada farenin benimle aynı odada olduğunu düşünüyorum. hatta belki de şu an onunla aynı odadayım.
durun lan ben şu fareye tekrar bakacağım. anlaşılan bu pezevengi bulmadan bana uyku yok.
(bkz: #24530488) sevgili sözlük erkekleri bu entrym ile ilgili aldığım mesajlarda öncelikle gururumu okşadığınız için teşekkür ederim. daha önce hiç bir entrymin bu kadar ilgi çekmemesi ilginç. ama ben de erkeğim; vücut geliştirme ile uğraşıyorum. "ben göğsümü yalayabiliyorsam, büyük göğüslü kadınlar da yalayabilir." şeklinde bir empati kurdum. bu arada ben göğsümü yalayabiliyor muyum lan? bir deneyim...
İzmir Vestel Servis
kafamdaki hayat: doyana kadar öğrencilik, sürekli eğlence, gezme, work&travel, erasmus,şudur, budur
sonra mezun ol, iş bul, evlen, araba al, ev al
yaşadığım hayat: çalışarak öğrencilik, sürekli iş, toplantı, müşteriler, patronlar
sonra mezun ol, işe gir-çık, gir-çık, yeniden okula başla, oku, çalışma, paran olmasın, tatile bile gideme.
evlenme, araba alma, dertlen. çok işe girip çıkmaktan dolayı kariyer kaybı yaşa.
hayata erken başladığını düşünürken baya geç kal.
edit: ben de her türk kızı gibi "ben evlenmiycem, evlatlık alıp bakıcam" triplerindeydim zamanında, yanlış anlaşılma olmasın
ulan neredeyse 30 yaşındayım hala sabahın 7'sinde işe giderken kulaklığın sesini tam verip hayvanlar gibi progressive house dinliyorum. tren ve benzeri transit beklerken de güzel bir parça falan denk gelirse öyle çok abartmadan dans bile ettiğim oluyor. tipi de görsen mna koyim buz dolabı gibi; mecburiyetten eğlendiğimi sanırsın. evet ben bunu neredeyse son 6 yıldır uyandığım her sabah yapıyorum.
Demirdöküm Servisleri İzmir
hani canından çok sevdiğin birisi, erkek arkadaşı tarafından maddi/manevi kullanlıyordur, bunu sen farkedersin ancak o çok değer verdiğin canının parçası kişi; "o" salağa o kadar çok aşıktır ki, ne sen bunu böyle açık seçik söyleyebilirsin, ne de o demek istediğini bi defada anlar... işte bu olaydan nefret ediyorum, çok canım sıkkın sözlük çook... ne diyim ben şimdi! direk söylesem hemen bi itiraz gelcek biliyorum; "ya işte bak annamıyosun marla, yok öyle bişi, bizim aramızda senin benim yok bi defa, olaylar tam tersi gelişseydi o zaman da "o" müdehale ederdi, sen takma kafana,...." dicek kesin... bi de işin daha kötüsü ben bu olayı tesadüfen öğreniyorum, bana söyleyemiyo bile, peki neden? "işte bu yüzden!" dicek hemen "yanlış anlıyosun sen!" halbuki, bilmiyo ki; bunu benden saklamasının asıl nedeni aslında kendinin de bundan rahatsız olması....
dışarıda hava sıcak, içeride klima yok, klima olmayınca içerideki tüm camlar açık, tüm camlar açık olunca her yer tozlu. hazırlanmış bir sunuma çalışmam gerekiyor, ama sunumu ben hazırlamadığım için orada yazanlara çalışmam gerek, ben çalışamıyorum/çalışmıyorum.. sınav öncesi bir hafta boyunca kitap kapağını açıp boş boş bakarsın ya, işte o moddayım üç gündür. nasıl kurtulacağımı da bilmiyorum bu durumdan
9 Nisan 2012 Pazartesi
Vestel Servis İzmir
bir gün biri çıkar karşına, bütün dünyan altüst olur. ne diyeceğini, ne söyleyeceğini şaşırırsın. doğru düzgün düşünemezsin bile bütün dünyan o olur. yanındayken bile birgün çekip gidicek diye korkarsın. ne öpmeye kıyabilirsin, ne bakmaya. ne zaman onu düşünsen sol kaburgan ağırır. ağlamak istersin, ağlayamazsın.
agresif tavırları var. senelerdir dizileri dinlerim, gel bana laf çak alenen, 70 milyonun önünde. teessüf ederim leyla! mecnun seni seviyorum sen ne istersen söyle bana..
Vestel Servis İzmir
başını kaçırdığım için son bölümüne bakmak istemediğim şapşahane dizi. öyle bi dizi işte, öyle bi komedi dizisi ki başını kaçırınca izlenemeyen bi dizi. netten izlerim artık. *
edit: mecnunun yalnız yatacağı feyki ile tam hayal kırıklığı yaşarken annane yatağı ve altıma işemesem bari detayları ile komple yıktım apartmanı.
yeni bölümüyle yeni ve yeniden yardıra yardıra geliyor inşallah yazın ara vermezde bizde gülmekten eksik kalmayız
Klima Servisleri İzmir
şimdi bir dizi izlersin baş karakterler kavuşmaya çalışırlar nihai amaç budur herkes için izleyiciden yapımcıya ne zaman beraber olucaklar ne zaman kavuşacaklar bla bla herkes bunu sorar, konuşur daha sonra bunlar kavuşur hikaye kavuştuklarının üzerinden gider ve senaristler acaip sıkıntı ie baş vererek hikayeyi abuk subuk konularla uzatmaya çalışırlar ki pek çok örneğini türk dizilerinde görüyoruz. yerli diziler yersiz uzun. efenim leyla ile mecnun a gelirsek zaten onlar efsane olmuş kavuşamadıkları için dizi de ha kavuştu kavuşacaklar derken hikaye ne sıkmayla, zorlamayla ilerliyor. her şey tam tadında.
Klima Servisleri İzmir
tespit yaptıran dizi. şekerpare'nin vedası sırasında sarfettiği cümlelerin bir kısmı cem yılmaz'ın hokkabaz filminde, iskender'e yazılan veda mektubuna selam ediyor idi..
bitmez tükenmez tekrarları dahil izlenmekten bıkamadığım ,bıkmak istemediğim leyla mecnun ve ismail abi olarak isim geğiştirilmesini talep ettiğim dizidir.
Arçelik Servis Bornova
popisi arttıkça benim garip şekilde paylaşmak istemediğim dizi.. daha kimseler bilmezken biz burada bir avuç yazar konuşurduk, şimdi herkes başladı "laappss" demeye, "kıza kadaarr" şarkısını paylaşıp "aa süpermiş ya buuu!" tepkileri vermeye. ben de garip bir bencillikle "sen hürrem sülüman diye sayıklarken biz bu diziyi izliyorduk dokunma kutsalıma" diye çemkiresim geliyor.. öyle bir dizi ki bu proje benimmiş gibi sahiplendim ben.. manyak mıyım neyim?
Arçelik Servis Bornova
bir de bir tek ben mi istiyorum bilemedim ama kamera arkası görüntüleri yayınlansa da daha beter gülsek olma mı ya?! serkan keskin ismail abi'nin repliklerini söylerken bazen doğaçlıyor belli yani işte orada oyuncuların tepkilerini ben çok merak ediyorum valla bak hem süper olmaz mı? burak aksak, onur ünlü duyun sesimi..
tamam mahalleye toptan hastayız ama bildirmekten gurur duyuyorum ki;
arda aşığınım! ushan çakır on numarasın!
Arçelik İzmir Servis
şöyle bi nalet huyu var moderen insansının:
ha bu yerküredeki rolü [tabiki dünya bi sahnedir!] zamanın değerleriyle pek bi figüran sayılagelen [sen kimsin la?neyi sayıyosun] amma pek bi sevimli, tatlu insan tipi [insan dediğin tip tiptir:kel, şişko, bacakları güzel, bacakları uzun...] arkadaşımız, kankamız, metresimiz olursa çok kıyak olur fakat "öyle bi adam olmak ister miydin?" suali çıkagelince hemen geri vites hemen "ne münasebet".
Arçelik İzmir Servis
bak mesela lafı kalabalık ettim, okur yazar göründüm, ismail'e kazık attım ister istemez.
diyeceğim şudur:
ismail'i görünce "ulan çok kaynak adam" deyip de ismail gibi olmadığı-bana sorsan nahhh olur, sıkıyosa olsun amnakoyyim- için gizli gizli şükür çeken cümle adem'in tüüüühh kalıbının orta yerine.
ismail, bildiğin mutlu halbuki.
İzmir Bosch Servisleri
gece gece içimdeki milliyetçi duyguları şahlandırmış, yaşadığım ülkenin insanını daha bir fazla sevdirmiştir. televizyonlarda yayınlanan bi dünya saçma sapan programı yapanlarda bu ülkenin vatandaşı bu diziyi yapanlarda, helal olsun az yada çok bu işe emeği geçenlere. demek biz nadiren çok kaliteli işler yapıyoruz yapıncada bu kadar kaliteli yapıyoruz. özetle bu geceki bölüme çok güldüm çok.
İzmir Bosch Servisleri
türkiye kupası maçının uzatmalara gitmesi sağolsun, muhtemelen bunun yüzünden reklam sokmadılar. yoksa dizi 2 sularında anca biterdi.
bu arada orhan veli, evkaftaki memuriyet göndermesi çok göze batmamış sanırım.
Arçelik İzmir Servisleri
o değilde bakkal erdal barda tüm gece akdeniz akşamlarını itinayla icra ettikten sonra ekip dağılırken tarlaya ektim soğana giriş yaptı ya pek dikkat çekmemiş orası sözlükte ama işte orda koltuktan yuvarlandım ben.* senaristlere burdan tek bi lafım var o da çok yaşayın siz. bu akşam geleceğe dönüş gibi bi kültü ekranlara taşımaları da süperdi.
Arçelik İzmir Servisleri
bi de ismail abiye diyecek laf kalmadı. buna binaen son olarak dizi tarihinin gelmiş geçmiş en über karakterlerinden birine sahip neşemiz, canımız, kanımız herşeyimiz olan dizi diyerekte tanımımı yapıyorum ve olayı bağlıyorum.*
5 Nisan 2012 Perşembe
tv ünite modelleri
kitap eleştirmeni olmak istiyorum.
okuduğum bölümdeki her derse bayılıyorum, işletmeye isteye isteye geldim ama kitapları görünce dünyam değişiyor sanki, okuduğum kitapların çoğunun çevirmenlerini bile unutmuyorum hafızam zayıf olmasına rağmen, kafamın net olarak tek çalıştığı şey bunlar sanki ya da sevdiğimden.
kitapları okuduktan sonra eleştiri yazılarını yazdığım bir defterim var kimseye göstermiyorum ama gerçi bir süredir kırıldı şevkim bırakır gibi oldum.
biraz evvel komidinin en ücra köşelerinden birinde kutusunda, ambalajında bir ya da iki kez kullanılmış bir eye serum buldum.
tv ünite modelleri
"ne zaman aldım ben bunu acaba?" diye düşündüm birkaç dakika kadar. sonra aklıma geldi hemen: "hmmm... şunu şunu alırken almış olabilir miyim acaba" diye. "evet, evet... o zaman almıştım ya" diye doğruladım kendimi.
kutunun üzerinde de "ambalaj açıldıktan sonra 6 ay içinde tüketilmelidir" yazıyor. tüketilmelidir nedir ya? yiyecek mi bu, haha... neyse.
ben onu alalı çok garanti kaç 6 ay geçmiştir o hoo dedim.
uf şu tür müsrifliklerimi sevmiyorum. hangi akla hizmet almışsam onu da. sırf daha fazla satış danışmanı dırdırı çekmemek için bile almış olabilirim o derece.
neyse direkt çöp yani. salla gitsin. başka bir şansı yok. sinirime dokundu resmen. fgkjskjsa. gülüşüme aldırış etmeyiniz cidden öyle, puff.
ev dekorasyon modelleri
çikolata yerken mmmmm ooooohhh gibi tepkiler verilmesini anlamıyorum. ben de kadınım, ben de seviyorum mereti ama o sesler ne yaaa. sevişionuzmu çikolatayla. bir çikolata da bu kadar ses çıkıyorsa o zaman ne çıkıyordur kim bilir. öylesine oynasında evde ses olsun diye taktım lanet bir film karsıma çıktı böyle bir kadın. aman allahım ekrandan girip karıyı çekip alıp ne hissettiğini sorasım geldi. ne düşündün bacı onları yerken demek istiyorum.
ev dekorasyon modelleri
o kadar çok yazmak istediğim şey var ki sana sözlük ama yazmıyorum. neden? bir muhabbet arasında burda kendimi deşifre ettim. ne gerek vardı ne güzel buraya yazıcaktım çabuk çabuk bir şeyler. söylemek istediğim çok şey var ama ben yine susmayı tercih ediyorum sözlük. son olarak eklemek istiyorum, gecenin bir vaktinde ebru gündeş in kaçak şarkısı hiç iyi gelmiyor bünyeye sözlük. artık sigaradan cigerlerim acıyor.
bebek kapı süsleri
sevgili sözlük ben kahkahalarımı taksitlendiriyorum.
ne zaman otobüste karikatür okusam. çok komik kısımlarda kahkahalarımı içime hapsedip 5 - 10 dakika okumayı bırakıyor ve salak salak sırıtıyorum.
karikatürüne göre değişiyor tabi bu süre kimi zaman o kahkahayı yol boyunca eşit aralıklara bölüp salak salak gülüyorum otobüste.
bebek kapı süsleri
ve evet bende birilerinin beni gözetlediği düşüncesiyle pornografik karikatürleri saklıyorum, gizliyorum herkesten. utanıyorum lan sözlük.
trençkot modelleri
böbreklerimizin yerini yakın zamana kadar bilmiyordum.
yani yanlış biliyordum.
o yüzden body worlds sergisine gittiğimde herşeyi iyice inceledim.
trençkot modelleri
üniversitede hala derste kağıda elimi koyup çevresinden kalemle geçip elimi çizdiğim gerçeğiyle yaşamak benim için zor. geçen gün koluma saat çizdiğimi de farkettim.
çizmek demişken işaret parmağıma surat çizip onla içten konuşmak gibi bırakması çok zor ve çok tehlikeli bir alışkanlığım var. (bu da ilkokul çıkışlı bir alışkanlık.) dersler başka türlü geçmiyor. bazen hocayla çok fena dalga geçiyor kerata, güldürüyo da beni. bir gün dersten atılacağız bu çizgili kravatlı serseri yüzünden.
Arçelik Esenşehir Servisi
lisedeyken, yılbaşı zamanı, herkesin annesi bir yemek yapar sonra da o yemekler sınıfta yenirdi ya. bunun özel bi adı olmalı lan, neyse. annem de, herkes nasıl olsa sever diye patates salatası yapmak istemişti, fakat onun patates salatası dereotu ve kırmızı biber ağırlıklı bir salata. öyle olunca sınıfta kimse yememişti. sanırım sırf ben yemiştim ama ben bile biraz yiyip keklere falan saldırmıştım.
Arçelik Esenşehir Servisi
neyse, sonra salatayı eve götürüp anneme ''işte dereotu koydun kimse yemedi.'' gibi bi şey söylemiştim. öyle yapmak yerine, eve gelmeden önce salatayı çöp kutusuna döküp ''hepsini yediler anne, çok beğendiler.'' demediğim için öyle pişmanım ki. sanıyorum o günden sonra gerçekten çok kötü bir insana dönüştüm. harbi kötü kalpliyim lan ben. hatta şu an sözlükte bulunan herkesin kötülüğü toplanıp benim kötülüğümün önüne gelse; diz çöker, tövbe ister.
Eca Kombi Servis Merkezi Ankara
ne zaman hemen hemen herşeyi yoluna koydum, huzurluyum be aslında desem, hemen arkasından kendimi huzursuz edecek kıytırık bir sebep buluyorum. rahat batıyor dedikleri bana cuk oturuyor ama inatla bunu da kabul etmiyorum. şikayet etmek en büyük zevkim sanırım. o kadar süre spor vs kafayı toplamaya çalıştım, geldiğim nokta cumartesi günü sabah 8de uyanıp viski ve sigarayla kahvaltı yapmak. kendimi alkışlıyorum sadece... bravooo.
Eca Kombi Servis Merkezi Ankara
bir haftadır spartacus gods of the arena pt4 ü seyredicem. üşeniyorum. şimdi de pt5 çıktı. ikisini beraber seyredicem diye seviniyorum. nasıl bir insanım yarabbi!
Çankaya Ferroli Kombi Servisi
kendi estetiğime göre "güzel-eşsiz" bir şey gördüğümde heyecanlanıyorum. ciddi ciddi, ne olursa olsun o "güzel-eşsiz" olan şey ona sahip olmak dürtüsü beni hayatta tutuyor.
kendi estetiğime göre "çirkin-değmez" dediğim bir şeyi ise direkt göz ardı ediyorum. sesli söylemiyorum çoğu zaman ama dünyanın yüzde 85'i o halde. yüzde 15 yeterince çıldırtıcı hale. bu da oldukça güzel bir şey.
Çankaya Ferroli Kombi Servisi
ağız açık ve şapırdatarak karşımda yemek yiyen birini öldürebilirim, ama karşımdakinin bundan haberi olmuyor. bazen geliyor böyle, çatalı şöyle haşırtttttt diye yanağına saplamak istiyorum. psikolojide yeri mutlaka vardır. bilenlerden yardım talep ediyorum.
Zeytinburnu Buzdolabı Servisi
bütün seyahatim boyunca new yorktaki m&m store'la dalga geçtim, kapitalizmin kalesi kulesi diye vaazlar verdim, gerizekalı turistler bakkalda satılan m&m ulan bu kadar kalabalığa girilir mi diye söylendim de söylendim.
Zeytinburnu Buzdolabı Servisi
son gün gidip hem böyle değişik süslü püslü bi depolama aygıtı hem de onun içini dolduracak 30 dolarlık şeker aldım, bi de onları taşıdım, üstüne kıyıp yiyemiyorum bitmesinler diye.
bu denli salak ve de ikiyüzlüymüşüm.bir şey olacak, hissediyorum.
onun bir itirafını okudum. eğer süjesi bensem, şanslı bir adam olmalıyım. onu alttan alttan sevdiğimi düşünüyor. aşağı yukarı 3 ay önce zaten böyle düşündüğü için kavga etmiştik. halbuki o zaman öyle bir şey yoktu. şimdi bir şey var diyemem, ama yok da diyemiyorum.
tek bildiğim, eğer gerçekten düşündüğüm gibiyse, beni seviyorsa; her şeyi bir kenara bırakıp kendimi tamamen ona adamaya hiçbir itirazım yok. ama içimde ince bir korku var: ya yanılıyorsam?
Sarıyer Bosch Servisi
kız arkadaşımdan ayrıldım ey sözlük ahalisi. oysa ne umutlar ile başlamıştık. hayatıma giren en son kadın olacaksın, demiştim. parçalanmış düşlerle, tek başıma onun hediye ettiği nevresimin üzerinde yatıyorum. üzülmüyorum sakın yanlış anlamayın. gidişattan böyle olacağı belliydi zaten diyerek kendimi avutuyor muyum yoksa olamayacağını anladığımdan nihai sonuca saygı mı duyuyorum, emin değilim. ortada duran tek gerçekten adım gibi eminim. duygusal ve mantıksal olgunluk seviyem bir hayli yükselmiş.
Sarıyer Bosch Servisi
beş aylıktan süreçten kısaca, böyle olmasının ikimiz açısından en uygun olacağını anlamış olduk. ne yazık ki her dakikasının mükemmel olduğuna dair mantıkla bağdaşmayan çılgın bir entry yazmayacağım. birbirimizle alakamızın kalmamasına rağmen veda mektubumu bahsettiğim türden yazmamı isteyecek kadar duygusal olduğunu düşünüyorsun ya, değilsin.
son sözlerini asla unutmayacağım. daha doğrusu hafızamı ne kadar zorlasam da, içinden söküp atamayacağım cümleleri sarf etmeseydin keşke. geri dönüşü için mucizelere muhtaç kaldığımızı söylemeliyim.
mutlaka hayatlarımızda başka insanlar, yeni ilişkiler olacak. kendi adıma söylemem gerekirse, bundan daha iyi bir ilişki geçirsem de senin hayatıma kattığın rengi inkar edemeyeceğim. seni bilmediğin kadar çok istemiştim.
hoşçakal
4 Nisan 2012 Çarşamba
Üsküdar Kombi Servisi
euzu... bismil...
biranın kapağını açar açmaz besmele çekiyorum. bunu gören müslüman arkadaşlarım "ulan oğlum töbe de" diyorlar. ben de benimle beraber bira içen arkadaşlarıma "e yemeye içmeye başlamadan önce besmele çekilmez mi?" diye soruyorum. yanlış mı yapıyorum?
Üsküdar Kombi Servisi
ezik edebiyatı yapan insanların yüzüne gülsem de arkalarından çok küfrediyorum, onlardan inanılmaz itiliyorum.
şu "yıkılmadım ayaktayım dertlerimle başbaşayım" modu kadar tiksindiğim bir mod yok galiba.
Bakırköy Klima Servisi
tıp fakültesindeki dördüncü senem, lise biyolojisine falan hiç girmiyorum bak, arkadaş o koca dört yılda bir insan aldosteronu öğrenemez mi, atamaz mı kafaya ya... dönemin ilk onunda falanım ama söz konusu bu hormon olunca yetmiyor yetemiyor... her okuduğumda suyu tutuyor muydu atıyor muydu diye kitap ya da internet karıştıyorum yahu. olmadı olamadı bir türlü. renin-anjiotensin-aldosteron sistemini anlatıyorum ama reninin ve anjiotensinin etkilerini bildiğim halde tutup da aldosteronu bu ikilinin ardından bile hatırlayamıyorum. sürrenlade glomerülozada yapıldığını söylüyorum, mineralokortikoid olduğunu biliyorum ama ezberleyip tık diye koyamıyorum ortaya, yapamıyorum, bir tek bu kafamda kalmıyor lan, kırırım bu dünyayı artık...
Bakırköy Klima Servisi
İzmir Klima Servisi
4 yıllık üniversiteden 4 senede mezun olabildiğim için çok pişmanım. nerede o üniversitenin, öğrenciliğin dayanılmaz hafifliği. ne b.k vardı da bitirdiysem hemen. insan alttan 2-3 ders bırakır. finalleri bile özlüyorum.
İzmir Klima Servisi
ben "o"nu çok özledim. sürekli aklımda. etrafa bakınıyorum görebilmek için ama göremiyorum. kızıl-uzun saçlarına rengarenk gözlerini görmek istiyorum. çok özledim sözlük çok özledim. 2 yıl oldu unutamadım.
adem ile havva'nın elmasının cinselliği temsil ettiğini yeni duydum ama anlamadım. nasıl yani, elma-cinsellik ne alakası var ?
3 Nisan 2012 Salı
Malatya Demirdöküm Servisi
bu dünyayı sikertesim var.
ama öyle böyle değil.
hani şöyle tek düğme olur ya altında "tümden yok et" "külliyen kaldır" falan yazan...
elimin altında olsa şöyle bir tanespor salonunun buhar odasına her girişimde 1700 üyenin herhangi bir 10'lu kombinasyonu ile karşılaşıyorum ve hiçbirini tanımamama rağmen "içeri acaip rutubetlenmiş kapıyı biraz açın da havalansın" esprisini yapıyorum. ardından da ismini dahi bilmediğim 10 kişinin tuhaf bakışları altında kendi kendime gülüyorum.
Malatya Demirdöküm Servisi
ve inanılmaz mutlu oluyorum. siki tutmuştunuz olm.
Malatya Bosch Servisi
geçen gün yere düştüm. hepsi aziz yıldırım yüzünden. :((
Malatya Bosch Servisi
mesaj ve gönderme içermeyen samimi itiraf : telefonla konuşmayı sevmiyorum, mümkünse hemen kapatmak istiyorum. ama ondan da daha sevmediğim bir şey de, kendisini sevmememe rağmen telefon açtığımda bana "sen de hiç aramıyorsun ha" benzeri sitem edenler. onların suratına anında telefonu kapatmak istiyorum, hem de kafalarını telefon cihazı ile ahizenin arasına sokmuşken.
deliyim evet.
Malatya Beko Servisi
bir kızı seviyorum ama çok saçmalayan biri olduğum için onu da saçmalayarak kaçırmaktan korkuyorum. bir de ilişkileri uzun süreli tutmada becerikli değilim. rüya adamınız hiç değilim kızlar. bir kızı elimde tutmak için ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
allam kromozomlarımdaki x fazlalığını yönetemiyorum. dünden beri bikbiklendiğim için kendimi kötü hissediyorum. ama çok da bikbiklenesim var, kendimi durduramıyorum. hayır adamı da seviyorum aslında, bağcıyı dövmek gibi bi derdim yok yani. güzel güzel üzüm yiyelim di mi.
Malatya Beko Servisi
ama hep o ikinci x'ten oluyor bunlar. gerçi o ikincisi y olsaydı o zaman da sami gibi olabiliyosun, o da fena bişi.
of allam sevgilim çok güzel bişi desin nolur. lütfen bak söz bi fakir doyurucam. her güzel bişeye bi sevap. üstelik sevgilim feedback'ten mahrum da kalmaz. win-win böyle bişi tanrı'm. nolur bi daha düşün.
Malatya Arçelik Servisi
8 yaşına kadar biberondan süt içtim ve bağcık bağlamayı 11-12 yaşlarında öğrendim sevgili sözlük. şimdi hayatıma bir soya fasülyesi olarak devam ediyorum, mutluyum!!
Malatya Arçelik Servisi
sözlükteki felsefik ve entelektüel birikimin yansıtıldığı başlıkları yerine tüm yarak kürek başlıklara akın akın entry yazanlara bakıyorum ve ülkenin geleceği hakkında fikir sahibi olmak istiyorum, sözlüğün standart sapmasını, ikinci tip hata değerini ölçüp ülkenin halini anlamak istiyorum. acımak hevesim depreşsin, birilerine acıyayım da kendimi rahatlatayım isteği ile değil, terk etme isteğim kamçılansın diye.
Bayrampaşa Siemens Servisi
hatrı sayılır büyüklükte bir yaşa kadar (20 falan diyelim) hac'la umre'yi ayrı yerler zannediyordum.
yani mantık kuramamışım demek ki aynı yerin dönemsel olarak hacı, off-the-period umrevi yaptığına. kimseye de soramazdım aa ayıp nası bilmezsin diyeceklerini düşünerek neresi bu umre diye. sonra sibel can falan gitmeye başladı umreye. bu da etkilemedi gerçi pek. neyse saçmalamim daha fazla. *
Bayrampaşa Siemens Servisi
Bosch Çankaya
şizoid kişilik bozukluğum olduğunun farkındayım. zaman zaman bu şizoid yönümü kimliğimi oluştumak için kullanıyor olduğumun bilincinde olmam ayrı bi felaket. ama bu durumdan yıllardır ilk defa rahatsız oldum.
Bosch Çankaya
en yakınımdaki insanlara ara sıra içimden çok fazla kızıyorum, sonra onlara kızmamın sebepsiz olduğunu düşünüp kendime çok daha fazla kızıyorum. bitmiyor, onlara yeterince kızamadığım için insan ilişkilerimin hep aynı noktada bitmesine kızıyorum. ve en çok da halen kızan, kızmayan ve kızıp kızmamayı önemsemeyen farklı kişiliklerimin olmasına kızıyorum.
Bağcılar Kombi Servisi
ve bazen diyorum ki acaba böyle düşünmemin nedeni çok yalan söyleyen bi insan olmam mı? ben yalan söylediğim için herkesi yalancı mı sanıyorum?
Bağcılar Kombi Servisi
bikaç sene önce, çalıştığım şirketin bi departmanından gelen abbuk subbuk evraklara basmak için kendime kocaman puntolar, büyük harf ve arial fontu ile "wtf?" kaşesi yaptırdım. o an, evrakların abbuk subukluk miktarı da düşünüldüğünde, gerçekten çok uygun görünmüştü. sonra bu kaşeyi bi evrağa basıp ilgili departmana geri göndermenin "normal hali ile ben"e uygun olsa da, "orta düzey yönetici ben"e pek uygun olmayacağını farkettim. kullanamadım, eve götürdüm, o ara evde rasgele bikaç yere bastım, bi tane post-it'e basıp mantar panoma falan iğneledim. bi daa da kullanmadım. hala duruyor.
Ankara Emek Bosch Servisi
limontuzu denilen meretin bağımlısı oldum. şeker gibi emiyorum, kah sıcak suda eritip, içecek yapıyorum içiyorum. sanki hafiften kafa da yapıyor yada ben öyle sanıyorum. delirmiş de olabilirim.
Ankara Emek Bosch Servisi
bazen çok öfkelendiğimde, gayet bilinçli bir şekilde karşımdaki insanın canının yanmasını, acı çekmesini istiyorum. içten içe kendime ne kadar kızsam, bu düşüncenin iğrenç olduğunu bilsem de bu hissiyatımın değişmesini sağlayamıyor. sonunda iyice delirip kendimden ölesiye nefret edip "allah benim belamı versin" diyorum. o da sağ olsun hiç kırmıyor, hemen veriyor belamı...
insanlari sevmiyorum. hepsi yalancı ve bencil gibi geliyo bana. biri yaşadığı bişeyi anlattığında potansiyel yalan olarak bakıyorum olaya. dünyada varsa yoksa ailem kalan herkes yalancı, piç, ibne bana göre.
Baymak Servisi Demetevler
yıl 2007'ydi...apartmanın girişindeki tabloya bilgisayardan "07 şubat 2007 günü apartman toplantısı yapılacaktır. tüm apartman sakinlerinin katılımını bekliyorum...yönetici" şeklinde -böyle bir toplantı hayal ürünüydü- yazı çıkarıp asan bendim. cidden ilk kez buraya yazıyorum. sonra çok üzülüp görevi bırakmak istedi sayın yönetici. oysa ben o kağıttaki yazıyı görüp, yırtıp atacağını zannetmiştim. sonra pişman oldum ama yapacak bir şey yok...
tüm pozitif değerlere olan inancımı yitirmek üzereyim. ayrıca bu karakterde bir "ben" olabilmek çok yorucu. ha bir de gelecekten de korkuyorum.
Baymak Servisi Demetevler
en uzun ve ciddi ilişkimi yaşadığım kız arkadaşımı berbat bir nedenden çok üzdüm ve terkettim. ondan beri iflah olmadım. köpek gibi pişmanım.
insanları tanıdıkça hayal kırıklıklarım artıyor. bu kesin çok iyi birisidir dediğim insanların neredeyse tamamı kanıbozuk çıkıyor. eskiden her seferinde şaşkınlık yaşardım şimdi sikime bile takmıyorum, üzülen hep ben oluyorum çünkü, kalp kıran hayvanlar değil.
2 Nisan 2012 Pazartesi
pike dantel örnekleri
inmem gereken yeri geçtik..
inmem gereken yeri geçeli çok oldu
inmem gereken yeri geçeli bayağı oldu
inmem gereken yerin amına koyim
kaçış yoktu buraya kadar gelmişken yapacaktım bunu. uzun yolculuktan daraldığım için kalkıp en arkaya geçtim, en arka kalabalıkta ayakta durmaya çalışırken bi yandan da gözlerimle o güzel kızı takip ediyordum. kızın ineceğini toparlanmaya başlamasından anladım. kız onu takip ettiğimi anlamasın diye arkamı dönüp bana oldukça yabancı gelen etrafı izlemeye başladım. kız orta kapıya doğru yönelince gözlerimi kızın eline diktim. düğmeye bastığı an ben de arka kapı düğmesine basacaktım. o basınca ben de bastım. hemen cebimden sigaramla çakmağımı çıkardım, iner inmez yakacaktım fazla vakit kaybetmemem gerekiyordu. kız eğer eve girerse çok feci sıçacak, kulağımdaki gaz müzikler yine eskiye melankoliklere bağlanacaktı.
pike dantel örnekleri
otobüs durakta durdu. kız indi hızlı adımlarla yolun hemen karşısına geçti. ben daha o yolun ortasında sigaramı yakayım mı yakmayayım mı diye karar verirken. kaldırıma çıkan kız bi berberin hemen kenarında bekleyen saçları oldukça fazla jöleli bi çocuğu öptü. sırıttım,dudaklarım genişledi. sigarayı yakayım mı yakmayayım mı yaktım. hemen gözlerimle girilecek bi ara sokak aradım. ara sokağa girip biraz ilerledim. ilerlerken halime acıyor, bi yandan da halime gülüyordum. sağa döndüm, tekrar sağa döndüm aynı cadde üzerine çıkıp ineceğim yere gitmenin yollarını bulmam gerekiyordu. sora sora bağdat bulunur dedim otobüs durağını sordum, gösterdiler, gittim durakta bekledim. hala gülümsüyordum, hala halime acıyordum. otobüs geldi bindim. otobüsün içinde benimle birlikte 12 kişiydik. 12 kişinin 10'u erkek 1'i abla, 1' i de teyzeydi. en arka beşlinin ortasına oturup 20 dakika önce amına koyduğum yere bir an önce varmayı bekledim. ineceğim yere....
indim. kendi kendime dedim ki; '' ulan yavuz allah belanı versin. neyine lan senin böyle amerikan gençlik filmlerindeki kız tavlama pozları. siktir git evine kahve iç, sıçarken dergi falan oku ''
daha da yapmam böyle bi şey şimdi zaten warrock oynıycam.
brillant yatak örtüleri
tam 2 gün önce yapanlardan tiksindiğim, kendi kendime '' ben bunu yapamam lan elin oğlu cin gibi nasıl yapıyor amına koyim yaaa'' dediğim bi olayı gerçekleştirdim. gerçekleştirdiğim bu olayın başlangıcı çok planlı, ortaları çok heyacanlı, sonu ise çok acıklı bitti. ama gerçekleştirdiğim için pişman olmadım. hayır lan durun caddebostan sahilinde liseli tiki kızlar dilleri dışarıda fotoğraf çekilirken yanlarına gidip denize karşı işemedim.
brillant yatak örtüleri
neydi ?
kadıköy'e gitmem gerekiyordu. yataktan kalktığım gibi üstümü başımı değiştirip el yüz yıkamadan bindim otobüse gittim. kadıköy'deki işimi hallettikten sonra aynı gidiş hızımla geri dönmek aklımdaki tek fikirdi. kadıköy'ü, kadıköy'de amaçsızca dolaşan kişilerden falan nefret etmekte olan ben aynı kadıköy kalabalığını görünce daha fazla isyanlara bağladı. kafamı yerden kaldırmadan kulağımda çalan müziğin ritmine göre hızlı-yavaş adımlarla yürüyerek finish noktasına ulaşmaya çalıştım. gaz müzik çaldığı zaman elimdeki hayali katanayı morpheus gibi sağdan soldan geçen iett otobüslerine sürtüp takla attırtmak geçiyordu içimden. çok rahat ghetto filmi çekilebilecek olan hanlardan birine girip işimi hallettim. dönüş yolunda da aklımdaki şey geldiğim otobüsle mi döneceğimdi. şöför beni tanımazdı ama toplu taşıma aracıyla gidilen bir yerden dönerken de aynı aracı kullanmak sanki eziklik gibi geliyordu bana, '' huyyy çocuğa bak az önce geldi hemen dönüyor. yazık lan bunun sevgilisi falan da yoktur heee'' derler diye korkuyorum.
otobüs durağına gittiğimde sırada bekleyen üçü kız beş kişi vardı. üç kızdan birinin arkası dönüktü. hem kızın yüzünü göreyim hem de doğru otobüs olduğu teyit edeyim diye sıranın önüne doğru ilerleyip otobüse baktım. doğruydu.. '' hımmm hatun güzelmiş, inşallah arkayı beşleriz de yanıma oturur lan'' diye düşündüm. sıra çoğalınca kızla benim yakın olma olasılığım artıyordu tabi. otobüse bindik, sırada bekleyen yolcular maça çıkmış futbolcular gibi belli köşelere dağılmaya başladılar. gittim o güzel kızın bi arkasına oturdum. ineceğim yere 10 dakikalık bi mesafedeyken '' bu kızla tanışmam gerekiyor ya'' dedim kendi kendime. ama içimden dedim. içimde kalırdı, eve gelip 31 çekene kadar aklımdan gitmezdi. o kızla tanışmam lazımdı, deniz kenarında el ele tutuşup yürümem, yan binanın bahçesine salıncak kurup onu sallamam gerekiyordu. yapmalıydım bunu.
kulağımda melankolik şarkılar çalarken hemen gaz müzikleri seçip kendimce planlar kurmaya başladım. indiği yerde indikten sonra bi sigara yakacaktım, sigaram bitene kadar izleyecek sigaram bittikten sonra da yanına gidip çok saf bir şekilde tanışmaya çalışacaktım. arkasında olduğum için görüş alanımda yalnızca betty boop tokası vardı. yanına gidip '' aslında sizden değil betty boop tokanıza vuruldum ben'' gibi bi espri yapacaktım. güzel değildi ama hafif gülümser ortam yumuşardı. aslında yapamazdım ama içimde inanılmaz bi cesaret vardı.
masa sandalye modelleri
bu laf benim beynimde sağlam yer etti. aslına bakarsanız bir dönem bu topluma model olarak sunulan prototip, tam olarak buydu. çok iyi hatırlıyorum, rambo pozlu özel harekatçıların resimleri vardı jandarma karakollarında filan. "terörü bunlar bitirecek!" "devletin ramboları!" filan tadında posterlerdi. osman pamukoğlu'nun kitaplarına bakarsanız, bu kahraman figürlü anti-terör politikasının beceriksizliği ortadadır. neyse sosyo-politik boyutlara girmeyelim, ben itirafımı anlatayım.
masa sandalye modelleri
diyorum ya, bu laf beynimde yer etti, dedim ki ben de böyle ağzımı ninja kaplumbağalar gibi yamultarak bu küfrü birine edeceğim. ulan daha okula ya gitmiyorum ya da bire gidiyorum, anlamını bile bilmiyorum vorospu kelimesinin...
bir gün oyun parkından dönüyorum, yan komşumuzun iki tane de kızları var, ikiz bunlar. ne oldu hatırlamıyorum, bunlar benim tepemi attırdı. koşmaya başladılar, kaçıyorlar benden. epey uzaklaştılar. birden dank etti! haydi oğlum dedim, tam sırasıdır! bunlar tam düşman askeri gibi kaçarken arkalarından ağzımı tam rambo gibi yamultarak dolu dolu "vorrospu çocuklarııı" dedim!!!
plastik masa
yaşadığımız yer bir devlet kurumu. o dönemi yaşayan bilir, sırf "devlet yatırım yapmıyor" diyebilmek için devletin yatırımlarını kurşunlayıp bombalayıp yıkarlardı. gerçi bu eylemlerin bir kısmının devlet içindeki birileri tarafından yapıldığı da iddia ediliyor. bu vakaların örneği doğu'da çoktur. bizde de haliyle bir korku, teröre açık hedefiz çünkü. pkk muş'ta nereyi vursak diye düşünse aklına ilk gelen yer bizim yaşadığımız yer olur. yanıbaşımızda bir özel harekat tim karargahı var, kocaman bir alan, iri yarı askerler-polisler... doberman, k-9 köpekleri filan var... atış talimi yaptıkları alanlar var... işletmenin çocukları olarak günaşırı talim alanına girip kurşun, uçaksavar, bomba kovanlarını topluyoruz; oyuncaklarımız bunlar.
plastik masa
en büyük zevkimiz kurşun koçanlarını birbirine birleştirip bunları mermi kovanlarıyla doldurup omuzlarımızdan göğsümüze eşkiya gibi çapraz dolamak.
90lı yıllar, dönem mission impossible, a takımı yılları... haydi bunlar bir kenara, rambo'nun en çok izlendiği yıllar ki bizim o şartlar altında gazlanabilme kapasitemizi sormayın gitsin...
işte o ateşli günlerden bir gün, ilk kan'da mıydı emin değilim, rambo abimiz düşmandan kaçarken ağzında bir yumru varmış da dışarı dolu dolu çıkartıyormuşçasına "vorrospu çocukları" dedi düşmana. vay be, dedim, ne karizmatik bir laf... göreceksiniz ama, patlayacak bir kas yığını gibi koşuyor, elinde kocaman bir silah, sonra sırtını tekin bir ağaca verip dolu dolu "vorrospu çocukları" diyor, üfff... ne tavır, ne karizma, ne laf ama...
arow çizme modelleri
bir kadın ve bir erkek var ya. işte onu severek izleyen güruhtandım. taa ki ozan'ın zeynep'i aldattığı kısmı izleyene dek. o zamandan beri küsmüşüm. izlemiyormuşum. yeni fark ettim. sahiden ben bunu niye izlemiyorum yeaa dedim, ilgili bölümü hatırladım, yüzümü ekşittim. nasıl bir hassasiyettir bu azizim, anlayabilene aşk olsun.
arow çizme modelleri
yürürken yerde kuru bir yaprak görürsem ona basmadan geçemiyorum. yaprak yolun karşısındaysa eğer, karşıdan karşıya geçip, o yaprağa basıp öyle yoluma devam ediyorum. gerçekten takıntılıyım sanırım.
benim çocukluğum bingöl'de geçti. anlatacağım olayın geçtiği yıl 91-92. terörün en azgın olduğu dönem. üstelik körfez savaşının ateşli yılları ki, doğudaki hassasiyeti ve korkuyu anlatacak kelime bulunmaz.
ceket modelleri bayan
bir filmi ya da maçı tekrar izlerken veyahut okuduğum bir kitabı ya da yazıyı tekrar okurken her seferinde farklı bir şekilde bitmesini ümit ediyorum ancak bir türlü istediğime kavuşamıyorum. olmuyor bir türlü. bin kere denedim olmadı. misal; çalışkan ahmetli hababam sınıfı. o filmde isterim ki çalışkan ahmet film sonunda tirat çekmesin hababama, o da onlar gibi yavşak olsun. her izleyişimde bir ümit belki öyle olur diye bakarım ancak olmaz. hakeza maçlarda da öyle. supersport isimli kanal en az 10 yıllık lig maçlarını verir, isterim ki vanspor bu tekrarda bari kümede kalma mücadelesini kazansın ama kazanamaz. kitaplar için de durum böyle. hercule poirot katili garanti bulur ancak tekrar okuyuşumda ''belki bulamaz inşallah amin'' diye iç geçiririm ama yine bulur. rutine bağlamışlar anlayacağınız.
ceket modelleri bayan
benjamin franklin benim bu yaptığıma delilik diyor. varsın desin. ama bir düşünsenize dostlarım; sonunu bildiğiniz filmin sonu tekrar izleyişinizde farklı bitiyor ya da sonucunu bildiğiniz 10 senelik maçta başka goller de oluyor. böylelikle vanspor kümede kalıyor. ne biçim şenlik olurdu valla. ya da hercule poirot katili açıklamak üzere milleti evin salonuna topladığı sırada katili açıklayamasa. öyle eli götünde kalsa, ''hehe, kusura kalmayın, mon ami'' deyip dağıtsa milleti. güzel olurdu aslında.
misal; ben sabah beridir 2009 yılının en beğenilen entry'lerini tekrar tekrar okuyorum, ''belki bu bakışımda benim entrylerden biri de listeye girer'' diye ama olmuyor. değişen bir şey yok. ancak vazgeçmek de yok. bakarsın değişir. azimli sıçan mermer işçisi bile olurmuş.
saç çıkaran bitkiler
-yazdığım her madde hakkında sayfalarca yazı yazabilirim sanırım. ama toplasan on satır etmez. yazarım diyorum da yetenek de yok yani dediğim gibi. hep aynı terane...
-her şeyden çok çabuk sıkılıyorum. "dinlemek istemiyorum, izlemek istemiyorum, okumak istemiyorum, yemek istemiyorum. nasıl bir insana dönüştüm lan? anhedoni mi oluyor ki bu?!" insan yapacak bir şey bulamadığı zaman ne yapmalı bilmiyorum.
-gizli faşistim. ayrıca pis bir emperyalistim. artık birileri her yeri ele geçirse de kurtulsak anasını satıym. sırf sinir stress...
saç çıkaran bitkiler
-inanılmaz boyutlarda dikkat dağınıklığım var.
-bunca insanı kendinden tiksindiren özelliğime rağmen arkadaşlarım beni severler, anlamıyorum. arkadaşım hiç mi analiz yeteneği, insan sarraflığı tohumu olmaz insanda? sandığınız gibi biri değilim ben... iyi değilim, sevgi dolu da değilim, bencilim.
-yapmadığım şeyler için bile utanç duyabiliyorum. bazen kendi kendime, yaşadığım bir olayı düşünürken "ulan öyle değil de böyle olsaydı ne kötü olurdu" diyerek olmayan bir olay yüzünden utanıyorum ve kendimi paralıyorum resmen.
-bu başlığı pek sevdim, arada gelip ağzıma sıçabilirim.
saç bakımı nasıl yapılır
-anne ve babamdan elde edilebilecek en kötü kombinasyonum. birinin canı sıkılmış da en dandik genleri seçip yapmış sanki beni. babamın kısa boyunu, annemin büyük burnunu, annemin ekşi suratını, babamın kıllı vücudunu, annemin bet sesini ve bütün sülalemin karizma eksikliğini taşıyorum. bütün bunlara rağmen baba tarafımda üniversitede adam gibi bir yere gidebilen ilk kişiyim. tabi bu kadar iradesiz birinin istediği şeyi başarabilmesini beklemiyorsunuz değil mi? sistem değişecek söylentilerinden dolayı ikinci seneyi beklemeye cesaret edemeyen bir korkağım tabi. sevmediğim bir bölümü okudum beş sene boyunca ve şikayet etmekten başka bir şey yapmadım.
-bu kadar öküzlüğüme rağmen bir de kadersizim anasını satıym. yürümeyi yeni yeni öğrendiğim zamanlarda bir kaza geçirmişim ve belimde* bundan kalma bir yara izi vardır o yaşımdan beri. bundan dolayı olup olmadığından oldukça fazla şüphe duyduğum tanrıyı suçluyorum, ve kızıyorum. bu yüzden tanrı olsa daha iyi olur. her şey için suçlayacak birilerine ihtiyacım var.
saç bakımı nasıl yapılır
-bir erkek için oldukça korkağım diyebilirim. ama gerek uykumda gerek daydreaming safhalarında olsun sürekli kendimi infaz ederim. bugüne kadar yediğim kurşunun haddi hesabı yok. ve artık ölmek o kadar soğuk gelmiyor. yaşayacak bir şey kalmamış gibi geliyor bana, ölsem şikayet etmem sanırım. hislicocuk demişti "sanki pizzanın sadece kenarları kalmış gibi" diye; öyle hissediyorum.
-kendimi aşağılamaktan çekinmiyorum, ama başkası yapınca çok kızıyorum ve olmadığım biri gibi davranmaya başlıyorum.
-bunca kendine acımaya rağmen arabesk bir insan değilim, emo da değilim. ama bazı güzel sözlerin arabesk kültür tarafından çalınmasına çok kızıyorum. almışlar güzelim sözleri iğrenç melodilere mahkum etmişler. sırf bu yüzden etrafta yabancı şarkılar için "bu sözler türkçe şarkılarda olsa dinlemezsin" diyen adamlar türedi. dinlemem tabi mnkym, keman gibi bir aleti öyle şarkılara mahkum eden şarkıları neden dinleyeyim. (bundan arabeskin güzel sözlere tapu koyması şeklinde bir başlık doğabilirmiş aslında)
Bayrampaşa Kombi Servisi
sınav esnasındaki stresin içindeyken aranılan cevabın bulunması ve okunması çok rahat olduğundan bilgisayarda kopya hazırlamak da oldukça etkili olabilmektedir (tarafımdan iki sene boyunca non-stop uygulanmıştır). özellikle pagemaker, quarkxpress ya da indesign gibi bir sayfa tasarım programıyla, katlanarak ufak bir kitapcık haline gelecek şekilde dikkatlice hazırlanacak olursa tadından yenmez, insanın aynı sınava tekrar tekrar giresi gelir.
buğulu cama formül yazma yöntemi.
Bayrampaşa Kombi Servisi
en zor yakalanacak şey en göz önünde olanıdır prensibinden hareketle çıkması muhtemel bir kaç formül buğulu cama yazılır. soru kağıtları dağıtıldıktan sonra formüller kağıda geçirilir ve iş bittiğinde yine yukarıdaki prensibimiz gereği ayağa kalkılıp (salağa yatılıp) "a hocam camda birşeyler yazıyor sileyim mi?" deyip hocadan birde aferin alınır. böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olunur.
Başakşehir Kombi Servisi
cok etkili bir yontemdir.
1- oncelikle, is egitimi dersinde istenen boyalardan istenen renkler degil, kahverengi, siyah gibi koyu renkler alinir, hocam bu vardi denilir.
2 - bu boyalarla tepsinin yanisira, pencereyle sizin aranizda kalan sira bolumune seritler atilir.
3 - herhangi bir sinavda, ucu acilmis kursun kalemle, yahut uclu kalemle boyadigimiz bolgenin ustune yazilir da yazilir.
4 - kursun kalem, tabiati geregi pencereden aldigi gunesi size yansitir. yansidigi yere parlar. hoca hicbirsey gormez, siz cekersiniz de cekersiniz. sinavlari gecersiniz
5 - afiyet olsun
Başakşehir Kombi Servisi
bu entryde yazilanlarin tum haklari saklidir. yok lan degildir, dilediginiz gibi kullanabilirsiniz, feda olsun...
Etiler Kombi Servisi
sıraların altını boşalttıran hocaya sınav esnasında feyk verilir.. şöyle ki, hocayla göz göze gelerek sıranın altına bakıyormuş gibi yapılır.. kıllanan hoca 'xcan! sıranın altında ne var?' nidalarıyla topuklu ayakkabılarının çıkardığı iğrenç sesle birlikte koşar adım gelir ( bu esnada diğer arkadaşların birbirinden kopya çekmesi bonustur) , sıranın altına bakar, bişey bulamaz haliyle.. göt olmuş vaziyette yerine dönerken sandalyenizin yanındaki çantanın içindeki kitap, defter vb. kopya malzemesi sıranın altına atılır.. nasıl olsa boştur orası... kopya üzerinde araştırmalarda bulunan iskoç bilimadamları tarafından iso 9001 belgesi verilmiş bir yöntemdir.. tarafımdan da başarıyla uygulanmıştır...
Etiler Kombi Servisi
Bosch Paşabahçe Servisi
1-arkadaşınız soruyu cevaplar telefonunun kamerasıyla cevabı çekip size yollar tabi bunun için arkadasınızda ve sizde bluetooth olan telefon olması ve arkadaşınızın inek olması gerekiyor..
2-sıraya yazabilirsiniz ama hocanın yerinizden sizi kaldırabilme riskini göze almalısınız o yuzden en iyi kopya portatif kopyadır bunlar küçük kagıtlar,cep telefonunun mesaj bolumune kaydedilmis mesajlar olabilir.
Bosch Paşabahçe Servisi
3-4yada daha fazla aynı kalem alınır(yazılıcak kopyaya boyutuna göre degisir) kalemın etrafına kucuk kagıtlara yazılmıs kopyalar bantlanır(kalemle yazarken kopya elinizin altında gorunmeyecek sekilde olmalı)kalemle yazarken kalemi cevirip bir taraftan okuyup bi taraftan sorunun cevabını yazarsınız.bu arada diger kalemlerde cebinizde durur hocaya yakalanmamaya ve kızarmamaya dikkat: )
4-en iyisi inek bır arkadasın arkasına oturup direk yazmaktır.
Beşiktaş Bosch Servisi
universite 4. sınıf ogrencisi olmama ragmen vazgecemedigim kopya hadisesinde en cok kullandıgım 2 yontem:
yontem_1 (silgi): uzun beyaz silgilerden 3 adet alınır uzerine ince uclu kalen ile (muhendis adayı olmam nedeni ile ben 0.35 muhendis kalemi kullanıyorum) satır satır tanım ve formuller dosenir. guvenlik acısından bir yuzun bos bırakılması onemlidir. sınav sonrası evde silgi yalanır ve makas agzı ile kazımak sureti ile temizlenim bir sonraki sınava hazır hale getirilir. 3 aet silgi alınmasının sebebi ise sıra ustu sag ve sol cep varyasyonudur.
Beşiktaş Bosch Servisi
yontem_2 (hesap makinesi): 2 adet karce marka hesap makinesi alınır. burada dikkat edilecek husus eksenel ve radyal açılan kapaklı olmak uzere iki cesit olan bu hesap makinesinden radyal olarak acılan kapaklı olanını tercih etmektir. yan kapaga yapıstırılmıs cesitli degerler ve birim tablosu kagıdını yırtıp kapak kolonyalı mendil ile temizlenir akabinde kapak ince uclu asetat kalemi ile bir dunya kopya yazılır. sınav sonrası tekrar kolonyalı bez ile yazılar temizlenip sonraki sınava hazır hale getirilir. burada iki adet makine alınmasının sebebi temiz olan hesap makinesini sınav başlangıcında gözetmene gosterip hocanın gozunu boyamaktır.
kolay gelsin!.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)