6 Şubat 2012 Pazartesi
14 Şubat Saçmalatmacası
edit:
gayet basit ve sakat bir mantıkla "bu adamın korsandan başka bir mevzusu yok mu" diye genellemelere girdiniz, "bilmiyorsan bana ne" diye bir cevap almanız size müstahakken oturduk arşivimizden rastgele birkaç link attık. bu sefer de "google'a orhan gencebay yazıp bulduklarını buraya yazmış" dediniz, "ben bunları tek tek okumak zorunda mıyım, bana sen anlat" dediniz. yine cımbızla lâflar çekerek genellemelere gitmeye devam ettiniz.
size de yaranılmıyormuş. işte gördün, adamın korsandan başka mevzuları var mıymış, demek ki varmış; beğenirsin beğenmezsin o ayrı konu. "bu adamın korsan başka mevzusu yok yeaaa" dediğin entrynin ne önemi kaldı şimdi? cehaletin, bilgisizliğin doğurduğu işe yaramaz harf birikintisinden bir farkı kaldı mı? bilmeden atlamayacaksın herşeye sazan gibi. tamam burası ekşi sözlük, bilen de konuşur bilmeyen de; ama karşılığını alınca da bunu saygıyla hazmedeceksin, sazanlığına inatla devam etmeyeceksin. çünkü buranın bir mottosu var: "kutsal bilgi kaynağı". bilmek istiyorsan zahmet edip araştırmak, icabında tek tek okumak zorundasın, aksi takdirde doğanın kanunları devreye giriyor: kıçını kaldırıp öğrenmek için zahmet etmezsen cahil kalırsın. ayrıca ben google'a orhan gencebay yazıp bu linkleri atmadım, bir gencebay sitesinde uzun süredir yöneticiyim, 10 yıllık arşivimden size link atmam zor değil. hadi google'a yazdım da öyle attım diyelim, benim yaptığım bu son derece basit bilgi edinme eforunu sen niye gösteremiyorsun? google'da aramış link atmış diye lâf yetiştireceğine, elinin altındaki google'a sen baksaydın, çok mu zor çok mu zahmetli?
yüzde biri yazılan ropörtajları okudum. yani adamı zaten biliyoruz, mal belli de dedim belki kenarda köşede bir şey vardır, sözlüğe kepaze olmayalım sabah sabah. babanın mülakatları yaptığı dönemde iktidarda olan zihniyetin gücüne gidecek söylediği tek bir şey varsa ve buraya yazılırsa kaynağıyla falan, hep beraber ne kadar muhalif bir insan olduğunu görürüz. ayrıca felsefe falan diye lakırdı da olmuş. felsefe denen meret "can cana kıyar mı?", "savaşlar olmasın", "kardeş kıyımı", "batsın bu dünya" falan döngüsünde konuşulacak bir şey değil diye biliyorum ben. ama merakla bekliyorum derin muhalif, eleştirel, yapıcı sözlerini babanın. ben kendisinin filozof, muhalif, siyaset konusunda engin bilgili bir insan olarak anılmak istediğini de zannetmiyorum ayrıca. kendisi iyi bir müzisyen. bırakın öyle kalsın. başka bir sorumluluğu taşıyacak ve taşımak isteyen bir insan değil bence. kardeş kavgası olmasın. peki baba.
ayrıca demin bir muhabbet geçti ondan şey ediyorum, google'da orhan gencebay yazıp çıkan gazete başlıklarını buraya yapıştırmak, akabinde de bak bakalım neler demiş demek düpedüz terbiyesizlik. öğrencin miyiz biz senin. sen araştırsana neler demiş. anlat bilelim ne kadar derin mevzulara dalmış baba. ben mecbur muyum senin önermenin sağlamasını yapmaya.
orhan gencebay'ın keşfedip camiaya kazandırdığı onlarca isimden biri olan biricik'in aktardığı bir anektod var. orhan gencebay 70li yıllarda aylarca stüdyo'ya kapanıp çıkmadığı zamanlarda, çalışmalarına ara verip dinlenirken mevlana'nın mesnevisini, yunus emre'nin şiirlerini eline alıp okur, bir yandan da ince ince notlar alırmış...
fakat kendisi alçakgönüllülüğünden dolayı "şunu yaptım, bunu okudum, şunu biliyorum" tarzı açıklamalar yapmayı pek sevmez, neyi bilip bilmediğini satır aralarında yakalarsınız, şüphe yok ki buz dağının görünen kısmıdır. bir röportajında bu konuda şöyle bir beyanatını yakaladım meselâ:
"mevlana'yı, yunus emre'yi bileceksiniz. tasavvuf malum, saflığıyla, temizliğiyle tamamen yaradan aşkı ile ve insanlıkla bağlantılıdır. eğer iyi bir müzik adamı olacaksanız, türk müziğinin tarihini, coğrafyasını, nerelerden etkilendiğini ve etkilediklerini araştırmalısınız. sadece osmanlı coğrafyası ve kültür havzasını düşündüğünüz zaman bile kendinizi bir derya içersinde buluyorsunuz."
özümsediği bu temel, çoğumuzun bildiği birçok bestesine en yalın haliyle yerleşmiş, işlenmiş vaziyettedir.
bir örnek:
ben toprağın sinesinde insan denilen bir canım
hem düşünür hem severim, budur taştan farklı yanım,
her maddenin zerresini bedenimde taşıyorsam,
ben ne bir taş, ne bir ağaç, insanlığımla insanım.
ağaçların özgürlüğü ancak ağaç gibi olur,
benim özgürlüğüm ise düşüncemle hayat bulur,
her sürünün bir çobanı var, çobanını koyun seçmez,
ben insanım koyun değil, ben bilirim koyun bilmez.
hala 20 küsür sene evvelde kalmış "kaset satışı çarpı birim fiyat eşittir albüm geliri" bakış açısıyla bakıyor olaya, ki o baktığı yer de ne kadar bugünün paradigmasına aykırıdır, o da tartışılır.
şöyle söyleyeyim; çekmeceler, raflar, karton koliler dolusu kasetin olduğu bir evde büyüdüm. içlerinde mebzul miktarda orhan gencebay da barındıran bu kasetlerin yüzde beşi bile orijinal etikete sahip değildi.
orhan gencebay o sıralar tek kanaldan müteşekkil televizyona çıkamıyor belki ama, tıpkı bir önceki on yıllık dilimde olduğu gibi senede ortalama iki film çeviriyor, kasetinin orijinali yüz bin satıyorsa korsanı bilmem kaç milyon banda sarılıyordu.
80'li yılların müthiş icadı çift kasetçalar teybe karşı duramamış orhan gencebay'ın bugün aslanlar gibi internet denilen, başına uygun bir sıfat bulup yerleştiremediğim şeyin karşısına dikilmesi, bana korsan sektörü hakkında değil de, ancak kendisi hakkında bir fikir veriyor bu yüzden.
yine de her şeyin artık eskisi gibi olmadığını söyleyebilmek için, eskinin eskisi gibi olmadığını, bugün piyasaya farklı bir paradigmanın hakim olduğunu varsayalım, cümlelerimizi ona göre kuralım: bugün boğazınızdan ses olarak çıkan şeyin, havayla temas ettiğinde paraya dönüşüp üzerinize yağması, sadece çıkardığınız albümün yasal satış oranıyla alakalı değil. bunun en çok da oynadığı tv reklamından kazandığı para vesilesiyle orhan gencebay'ın farkında olması lazım; o parayı veren pek ala farkında zira.
bu sebeple orhan gencebay'ın bu çıkışı, ya ticari hiç bir arka planı olmayan, salt ahlaki, teorik bir çıkıştır, yahut dile getirdiği dert kendi derdi değil, plakçıların, sazların, kayıt-kuyut ekibinin derdidir. velhasıl her ikisi de topluma yansıdığı kadarıyla oldukça dar bakış açılarıdır.
konser vermesine gerek olmayan, salt şarkı söylemesiyle değil komple bir müzik adamı olarak değerlendirilmesi gereken, türk müziğine ve bize bıraktığı her biri ayrı bir okul niteliğindeki eserleriyle nesiller boyu yaşayacak, besteci, aranjör, enstrümanist, müzik yönetmeni, müzik prodüktörü, söz yazarı, aktör.
*müziğe 6 yaşında keman ve mandolin çalarak başladığından beri 60 yıldır fiilen müzik hayatının içinde olan,
*ilk plağını 1960 yılında 16 yaşındayken yapan, türk müzik tarihine not düşülecek 1000'e yakın eser bırakan,
*toplamda yasal 65 milyon tirajla dünya çapında gelmiş geçmiş en fazla tiraj yapan türk sanatçısı olan,
*eserleri 200'den fazla sanatçı tarafından seslendirilen,
*klasik türk müziği orkestralarında eserleri yorumlanan,
*eserlerinin yunanistan, mısır, israil, amerika gibi ülkelerde adaptasyonları yapılan,
*berlin müzik akademisi tarafından kendisine kürsü teklif edilen,
*abd-mısır-israil-türk üniversitelerinin ortaklaşa bilim kurulu tarafından kendisine "montu doktorası" dr.melody ünvanı verilen,
*türk müziğinin temel enstrümanı bağlamada geliştirdiği icra stiliyle bir ekol olan ve bağlamayı virtüözite çalgıları sınıfına sokan,
*aralarında hülya koçyiğit, fatma girik, gülşen bubikoğlu gibi starların da yer aldığı 36 sinema filminde başrol oynayan,
*60lı yıllardaki yılmaz güney filmleri başta olmak üzere 90'a yakın filmin müzik direktörlüğünü yapan,
*sayısız altın plak ödüllerinin yanında, 1969'da o zamana dek türkiye'de görülmemiş tiraj başarısı dolayısıyla altın taç ödülü (ajda pekkan'ın elinden) alan tek erkek sanatçı, türk müziğinin hakiki anlamda taçlı kralı olan,
*hakkında 20 civarı kitap ve sayısız tez yazılan, belgeseller hazırlanan,
*türk müziğine çok enstrümanlı orkestrasyon ve partisyon tekniğini getiren,
*bugün çok ünlü olan sayısız müzisyen ve ses sanatçısını yetiştirip camiaya kazandıran,
*bunların hepsini hayatında hiç konser vermeden başarabilmenin literatürdeki belki de tek örneği olan,
türk müziğinin son dede efendisi, 67 yaşındaki koca çınardır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder