10 Şubat 2012 Cuma
Behzat ç.Akbaba Kimdir
yaşanan sevdalar, dost muhabbetleri, hüzünler, mutluluklar, gözyaşları, gittiğim her yere taşıyacağım sizleri. gerçek sevginin asaletini, gerçek dostluğun bitmezliğini, gerçek aşkın ulaşmazlığını anladım, her duyguyu sapına kadar yaşadım. elbet seni yeniden göreceğim izmir, tüm ayrıntılarını.. kordon, karşıyaka, konak, balçova... mutlaka görüşeceğiz.. tekrar görüştüğümüzde yüzümde çılgın kahkahalar yerine buruk bir gülümseme olacak ve usulca bir hüzün düşüverecek yüreğime. görüşürüz izmir..
olması gereken türkiye'nin prototipidir.
ılıktır, anaçtır, temizdir, düzenlidir, insanları içsel olarak güzeldir, özgürdür, baskısızdır, prensiplidir, bitanedir... abiye, dayıya, bacıya, hacıya göre değil hizmete göre idealleri doğrultusunda oy verir. bir genc parti vukuatı barındırır geçmişinde ama bunu barındırdığı göçmen nüfusun, memleket hasretine bağlamak gerekir.
doğulası, yaşanılası ya da bir gün mutlaka tekrar dönülesi ve ölünesi yerdir.
her zaman cıvıl cıvıl olmasini pek bir sevdigim ama bazen ne bu kalabalik die söylendigim, havasına bayildigim ama bu aralar ne bu ya bi türlü yaz gelemedi diye sinirlendigim, gün gelip ay ne güzel heryer yakın birbirine dedigim ama bazen de üf ya gidilecek yer kalmadi ufacık burasi diye şikayet ettigim şehrim. ama herşey bi yana, pek cok seviyorum ben burayi yahu.
dogup buydugum, istanbula gelerek ayrı dustugum, burnumda o guzel kokusunun tuttugu (hayır bok kokusu degil! zaten artık bok kokmuyor),insanlarının sıcak ve neseli oldugu,hayatın slow motion yasandıgı, istanbuldan gidince "ya ben niye boyle hızlı hızlı yuruyom tabakhaneye bok mu yetistiricem" dediginiz, izmir moduna girip istanbula donunce "ya biraz hızlı hareket et" diye uyarı almanıza sebebiyet veren yegane, biricik ve kutsal sehrim!
bir zamanlar ege denizindeki en yoğun liman olan ancak şimdilerde bu özelliğini pireye kaptırmış limanının mimarı eiffel kulesini yapan şahsiyettir. türkiyenin en aydınlık şehri olduğu için her zaman ankara tarafından unutulmuş buna rağmen kendini satmamıştır.
istanbul'la kiyaslanirsa cok daha az para harcanan, gidilecek yerleri sinirli olmasina ragmen az ve oz konseptine uygun, kordondaki cimenlerinde ciplak ayakla kosulmasi tavsiye edilebilecek memleketim..
içindeyken sevilemeyecek kadar çirkinleşmiş, dışındayken platonik bir aşkla sevilen şehirdir benim için gayri. yahu nerde o eskilerin anlattığı izmir, nerde şimdiki izmir? babamın denize girdiği yerlerde şimdi deniz yok, o zaman nesini seveyim ben bu şehrin? üç adımlık yere patır patır benzin harcayıp giden salakları yüzünden havası iyice kirlenmiş, meltem rüzgarını kesen apartmanları yüzünden cayır cayır yanan,hepsi birbirinin aynı mekanlarla iyice tek tip olmuş bir şehir nasıl sevilir ki? ama dışardayken kara bir sevdayla sadece güzellikleri hatırlanır ki, yakında onlar da kalmayacak.
izmir çocukluğumda tek katlı binaların bulunduğu bir kent iken ülkemizde yaşanmakta olan olumsuz sosyo-ekonomik koşullar dolayısıyla hızlı bir biçimde göç almıştır. bu değişim kentin büyümesine yol açarken pek çok yeni sorunu da beraberinde taşımıştır. her insanın istediği yerde yaşama hakkına sonsuz saygı göstermekle birlikte, yerel ve ulusal yönetimlerin izlediği yanlış politikalar dolayısıyla kentin büyük zarar gördüğünü düşünmekteyim. ticaret ve sanayileşme kapasitesi bu kentsel büyümeyle eşit gelişemeyen izmir günümüzde adli vakaların sıklıkla yaşandığı bir kent halini almıştır. işsizliğin artışı ve gerekli istihdamın sağlanamayışı tarihi smyrna’ mızı olması gerektiği konumdan uzaklaştırmaktadır. sürekli yapılanma içindeki kent yönetimleri, sorunlarını çözmekten çok üzerlerini kapama yoluyla çözmeye çalışmaktadır. yerel yönetimler arasındaki çekişmeler kentimizde yıllarca bitirilemeyen ya da yarım bırakılan projeler bırakmaktadır. her ne kadar nostaljik bir tavır olacaksa da hatırlamak istediğim izmir daima çocukluğumun tek katlı evlerinden oluşan sahil kenti izmir’ dir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder